Sayfalar

28 Eylül 2010 Salı

Suudi Arabistan'ın Tarihi İle İlgili Bilgiler
























Arabistan tarihi, ilk yaratılmış insan ve ilk peygamber hazret-i Âdem ile başlar (Bkz. Âdem Aleyhisselam). Arabistan toprakları üzerinde hazret-i Âdem’den sonra birçok peygamber geldi. Bunlardan hazret-i Nûh, insanlığın ikinci babasıdır. Araplar, hazret-i Nûh’un üç oğlundan biri olan “Sam”dan türemişlerdir. (Bkz. Nûh Aleyhisselam). Bu yüzden ülke toprakları üzerinde ilk yaşayanlara “Samiler” adı verilir.
Suudi Arabistan
Samiler’den sonra gelenlere,Arab-ı aribe dendi. Himyer, Gassan ve Hire gibi bir takım devletler kuruldu. Eski Araplarla, yeni gelenlerin karışması neticesi, Arab-ı müsta’ribe meydana geldi. İslamiyetten evvel, Araplar çeşitli kabileler halinde yaşarlardı. Bunların en şereflisi Kureyş, bunun içerisinden de Haşimi kolu sayılıyordu. Hazret-i Muhammed, bu koldan gelmekteydi ve 610 yılında İslam dinini tebliğe başladı. 630 yılında Mekke fethedildi. (Bkz. Muhammed Aleyhisselam)

Hazret-i Muhammed 632 yılında vefat edince Dört Halife (632-661) devri başladı. Bahreyn, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Afrika, Kafkasya ve Horasan fethedildi. Dört Halife devrinden ve hazret-i Hasan’ın altı aylık hilafetinden sonra, devlet idaresi 662 yılında Emevilere geçti. Sicistan, Afganistan, Semerkant, Erzurum, Kıbrıs, Girit, Sicilya, Buhara, Harzem, Hint toprakları Malatya ve Türkistan fethedildi. Sınırlar Atlas Okyanusu ve Fransa içlerinden Türkistan’a kadar uzandı. (Bkz. Emeviler)


Emevi Halifeliğinden sonra, 750’de Abbasi Halifeliği devri başladı. Fakat Abbasiler her geçen gün kuvvet ve itibarını kaybediyordu. Çeşitli iç isyanların ve toprak kayıplarının yanında, Moğol felaketiyle 1258’de fetret devrine girildi. Üç senelik fetret devrinden sonra, Abbasilerin Mısır’daki halifeliği 1517 yılına kadar devam etti. (Bkz. Abbasiler)

Arabistan Yarımadası, Sultan Birinci Selim Han (1512-1520) zamanında, Osmanlı hakimiyetine geçti. Sultan Selim Hanın 1517’deki Ridaniye Muharebesiyle Mısır’ı alıp, Memlûk Devletine son verdikten sonra, bu devletin nüfûzu altında bulunan Mekke ve Medine havalisi de Osmanlı hakimiyetini tanıdı. O sırada Mekke emiri bulunan Şerif Berekat bin Muhammed Hasani, derhal henüz on iki yaşında bulunan oğlu Şerif Ebû Nümey’i, elçilik heyetiyle Mısır’a göndererek Osmanlı padişahına tazimlerini arzla Mekke’nin anahtarlarını takdim etti. Şerif Ebû Nümey, Osmanlı Padişahı Sultan Selim Han tarafından da kabul edildi. Şerif Ebû Nümey’e hil’at giydirilerek, padişahın elini öptü. Şerif Berekat’a Mekke emirliği menşuru yazılıp, oğluna verilen hediyelerle Mekke’ye gönderildi. Mısır hazinesinden Mekke emirine maaş bağlandı. Ayrıca Şerif Ebû Nümey ile beraber Mekke ve Medine ahalisine dağıtılmak üzere, padişah tarafından 200.000 altınla bol miktarda zahire gönderildi. Bunları Emir Muslihiddin ile Mısır’dan iki kadı götürüp, mahallerinde dağıtmaya memur edildiler.

1517 yılından itibaren Mekke ve Medine’deki camilerdeki hutbelerde, Osmanlı padişahlarının adları zikredildi. Emir tayinleri de Osmanlı padişahlarınca yapılırdı. Mekke emiri olan şerif vefat eder veya azl yahut istifa ile makamı boşaldığı zaman, yerine tayin olunacak yeni emir, şeriflerin seçimleri Mekke kadısıyla Mısır, Şam ve Cidde valilerinin arz ve inhaları üzerine padişah tarafından tayin edilirdi. Emir tayini, dört yüz yıldan fazla bu usûlle yapıldı.

Osmanlılar bölgeyi imtiyazlı halde tuttular. Mübarek belde olması dolayısıyla ahalisine ziyadesiyle yardım edip, manevi ve sanat değeri yüksek pekçok eserler yaptırdılar. Arabistan ahalisi, Osmanlıların hakimiyetinde kaldıkları 1517-1918 yılları arasında bolluk içinde yaşayıp, ihtiyaçları ziyadesiyle karşılandı.

1737 yılında Abdülvehhab oğlu Muhammed’in yaymaya başladığı Vehhabilik yolu, Arabistan’daki sükûneti bozdu. Bu yol siyasi bir hal de alınca; Osmanlı Devletine karşı bölgedeki Bedevilerin desteğinde 1791’de isyan ettiler. Mekke Emiri Şerif Galib Efendi ile harp ettiler. Sayısız Müslümanı öldürüp, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını aldılar. Bunlar 1801’de Mekke’ye saldırdılar. Mekke Emiri Şerif Galib Efendi, bunları şehre sokmadı. Mekke etrafındaki Arap kabileleri de Vehhabi oldu. 1803’te Taif’e girdiler. Taif’teki Müslümanlara işkence edip, kadınları ve çocukları acımasızca öldürdüler. Hac mevsiminde Mekke’ye de saldırdılar. Şehre giremediler. Şerif Galib Efendi, Cidde’ye girince Sü’ûd bin Abdülaziz antlaşmayla şehre girdi, türbe ve mezarların hepsini yıktırdı. Suudiler, Şerif Galib Efendiyi yakalamak için Cidde’ye gittiyse de Osmanlı askerinin mukavemetinden geri çekildiler. Mekke’de işkence, zulüm, soygun artınca, Şerif Galib Efendi, Cidde’den şehre gelip Vehhabileri kovdu. Yemen dağlarına kaçtılar. Kaçarken çok zulüm, soygun yaptılar. Şerif Galib Efendinin tavsiyesiyle Beni Sakif Kabilesi de Taif’teki Vehhabileri şehirden kaçırttılar. Vehhabiler, Yemen dağlarındaki cahil, vahşi köylüleri toplayıp, kuvvetlerini arttırarak tekrar Mekke’yi kuşattılar. Şehir açlık sebebiyle teslim oldu. Yine şehirde çok zulüm ve tahribat yaptılar. Mübarek beldelerdeki zulüm ve tahribat, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşanın 1812’de Cidde’ye gelmesi ve Mekke’ye asker göndermesine kadar devam etti.

Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Vehhabilerin merkezi Deriyye’yi 1818’de fethedip, Vehhabi Emiri Abdullah ibni Suud ile dört oğlu ve ileri gelenlerini esir alıp, İstanbul’a gönderince, bunlar idam edildi. İngiltere bölgede fitne çıkarıp, Osmanlı Devleti içinde isyan başlatmak istediyse de 1857’de sulhla etkisiz hale getirildi. 1860 yılında bütün emirler devletin itaatı ve terbiyesi altına sokuldu.

1897’de Suudilerin lideri olan Abdülaziz er-Reşid, Vehhabiliği tekrar faal hale getirdi. Riyad, Kasim, Büreyde şeyhleri, El-Mühenne köyünde bulunan Abdülaziz bin Suud bin Faysal ile anlaştılar. Abdülaziz bin Suud, 12.000 hecinli ile Kuveyt’ten Riyad’a geldi. 1902’de bir gece Riyad’a girdi. Abdülaziz ibnür-Reşid’in Riyad Valisi Aclan’ı bir ziyafette öldürdü. Zulümden yılmış olan halk, bunu emir yaptı. Üç sene çeşitli muharebeler yapıldı. Abdülaziz ibnür-Reşid öldürüldü. 1915’te Osmanlılar işe karışarak, Abdülaziz bin Suud, Riyad kaymakamı olmak üzere sulh yapıldı. Sonra Reşidiler ile Suudiler arasında Kasim’de harp olup, Abdülaziz bin Suud mağlup oldu. 1918’de Abdülaziz bin Suud, İngilizlerin teşviki ile bir beyanname yayınladı. Mekke’ye ve Taif’e saldırdı. Fakat, bu şehirleri Şerif Hüseyin Paşadan alamadı. 1924’te İngilizler, MekkeEmiri Şerif Hüseyin bin Ali Paşayı yakalayıp, Kıbrıs’a götürdü. İngilizlerin bu hareketinden sonra, Abdülaziz bin Suud, 1924’te Mekke’yi ve Taif’i rahatça ele geçirdi. Suudiler, İngilizlerin yardımıyla bölgede kontrolü sağlayınca, Osmanlı Devletinden sonra halifelik makamına sahip olmak istedilerse de başaramadılar.

İbn-i Suud, 1932 yılında Suudi Arabistan Krallığını kurdu. 1953 yılında ölümünden sonra, yerine oğlu Suud bin Abdülaziz geçti. 1964’te tahtan indirildi. Yerine kardeşi Faysal getirildi. 1977’de sarayında yeğeni tarafından öldürüldü. Yerine kardeşi Halid geçti. O da 1982’de ölünce kardeşi Fahd geçti.

Suudi Arabistan 1948, 1967 ve 1973 yıllarında vuku bulan Arap-İsrail harplerine katıldı. İngiltere, Fransa ve ABD’den milyarlarca dolarlık silah, malzeme, savaş uçakları, güdümlü mermiler alındı. 1990 ortalarında Kuveyt’in Irak tarafından işgal edilmesine karşı olan Suudi Arabistan, Irak’ı Kuveyt’ten çıkarmak için harekete geçen “çok uluslu güce” üs vazifesi yaptı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

muzafferbadem@hotmail.com