Sayfalar

16 Şubat 2011 Çarşamba

Bizans ve Sâsânîlerdeki Dinî Baskıların İlk Dönem İslam Fetihlerine Etkileri

Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer döneminde İslam fütuhatı çok hızlı bir şekilde yayılmıştır. Araştırmacılar, elde ettikleri bulgulardan hareketle, bu dönemde fetihlerin bu denli hızlı olmasının askerî, siyasî, dinî ve ekonomik sebeplerinin yanında, Bizans ve İran imparatorluklarının kendi tebaasına yaptıkları zulümlerin de bu hızlı yayılmaya katkıda bulunduğu sonucuna varmışlardır. Bu baskı ve zulümlerin sonucu olarak insanlar adaletsizlik ve kötü muamele yapanlara karşı koymuşlardır. Baskıcılara karşı isyan edemeyen güçsüz ve zayıf insanlar ise en azından sessiz kalarak İslâm’ın yayılışına katkıda bulunmuşlardır. Tarihte yeter derecede örneklerine rastladığımız bu olguya aynı şekilde Mısır, Suriye ve İran’da da rastlanmaktadır. Biz bu makalemizde Müslüman olmayan yöneticilerin halklarına reva gördükleri zulüm ve baskının, İslâm’ın yayılışına katkıları üzerinde duracağız..
Simurganka, Sasani ipek dokuma kumaş, 
Simurg motifine sahip, M.S. 6-7. yüzyıl dolayları


Hz. Ebu Bekir’in hilafetiyle birlikte ortaya çıkan dinden dönme ve yalancı peygamberler meselesi halledilir halledilmez İslam orduları istikametlerini Hrıstiyan Bizans ve Mecusi İran topraklarına yönelttiler. Henüz 634 gibi çok erken bir devirde Müslümanlar, kısa bir süre önce Bizans İmparatoru Herakleios’un İran’dan geri aldığı eyaletlerin büyük kısmını fazla zorlanmadan koparıp aldılar. 20 Ağustos 636 tarihinde Bizans mukavemetinin kırılıp Suriye’deki mücadelenin neticesini belirleyen Yermûk savaşını kazanarak hatıralardan silinmesi mümkün olmayan muazzam bir zafere imza attılar. Artık korumazsız bir şekilde kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalan Suriye şehirleri fazla direnmeden yeni fatihlere teslim oldular. 638 yılında büyük devlet adamı Hz. Ömer’in Patrik Sophronios’un elinden Kudüsün anahtarını bizzat teslim almasıyla bölgenin fethi büyük ölçüde tamamlandı. Bundan kısa bir süre sonra, Bizansın en verimli eyaletlerinden Mısır Amr b. As komutasındaki kuvvetler tarafından İslam topraklarına katıldı.



Part Atışı taktiğiyle aslan avlayan II. Şapur'u gösteren tabak, 4. yüzyıl.


Kuzeydoğu istikametinde ilerlemelerini sürdüren Müslüman birlikleri ise 633 yılında Fırat kıyısında korunaklı Sâsâni şehri Hîre’yi alıp gözlerini ülkenin başşehri Ktesifon’a diktiler. Başkomutan Rüstem yönetiminde güçlü bir Sâsâni ordusu, ülkenin kalbi mesabesinde sayılan yönetim merkezinden düşman güçlerini uzak tutmak için Kadisiyyede karşılaşmayı uygun gördü. Fakat müthiş bir yenilgiye uğrayınca canından oldu ve Dicle’nin batı yakası Müslümanların ayağının altına serildi. 641 yılında geri kalan Sâsâni ordusuna ait birlikler yeniden derlenip toparlanıp ülkenin mâkus talihini değiştirmeye karar verdiler; fakat Nihavend’de yok edilerek son şanslarını da kaybettiler. Bundan sonra ciddi sayılabilecek bir direniş görülmeyen İran topraklarında yep yeni bir dönem başlamış oldu. Böylece Peygamberin vefatı üzerinden 10 yıl bile geçmeden Bizans iki kıymetli eyaletini kaybederken Sâsâni devleti tarihe karışmış oldu.




İslam fütuhatının yukarıda sözü edilen baş döndürücü sürati, büyüleyici parlaklığı ve hesapsız kazançları konuyla ilgilenen araştırmacıları asırların ötesinden bile hayrete düşürmüş ve şaşkınlıklarını ifadeden geri durmamışlardır. Bunlardan birsi şöyle demektedir: “Miladi IV. ve VII. Asırda Bizans İmparatorluğunun birçok olaylarla dolu olan tarihi, VII. Asır ortalarına doğru Asya’yı alt üst edecek gayet önemli bir takım hadiselerin çıkacağını haber veren hiçbir işaret ve belirti taşımaz. Dünya tarihinde müthiş bir amilin ortaya çıkacağını zannettiren hiçbir belirti yoktur. Olaylar o kadar ani bir süratte gelişti ki, Bizanslılar Toros dağlarının ötesine atıldığı, Sâsâni varlığının tarihten silindiği halde muasırlar uğranılan bu felaketin tamiri mümkün olmayan bir özellik arz ettiğini bile anlamaya vakit bulamadılar.”

Bir diğer araştırmacı  ise aynı konuda şunları söylemektedir: “Miladi VII. asrın ikinci çeyreğinde biri kalkıp da, evvelce barbar ve pek az bilinen bir ülke olan Arabistan’dan bir takım ünvan ve nişanlardan hiç haberi olmayan, evvelce hiç rastlanılmamış bir kuvvetin çıkıp o devirde dünyanın en büyük iki devleti üzerine atılacağı ve on sene zarfında burnlardan birini tamamen yıkıp kendi ülkesine katacağı (İran Sâsâni İmparatorluğu) ve diğerini de en güzel en latif eyaletlerinden mahrum edeceği (Bizans İmparatorluğu) kehanetinde bulunacak olsaydı kendisi, şüphesiz aklını kaçırmış olmakla itham edilirdi. Amma gerçekte hadiseler bu yönde cereyan etmiştir. Hz. Peygamberin vefatını müteakip her şeyden mahrum Arabistan, sanki bir sihirli değnek ile işaret verilmişçesine adeta kahramanlar yatağı haline inkılap etmiştir: öyle ki bunların benzerlerini, ister nicelik ister nitelik açısından olsun bir başka ülkede bulmak hemen hemen imkansızdı.”
Konuyla ilgili incelemeler yapan ilim adamları bu ani gelişmelere dikkat çektikten sonra durumun analizine geçerek olayların sebeplerini açıklamaya koyulurlar. Bizans ve Sâsânilerin nesiller boyu devam eden savaşlarla yorgun ve mecalsiz düşmeleri, iyi yönetilmeyen ve ağır vergilerle ezilen her iki ülke vatandaşlarının devletlerine güven ve bağlılıklarının azalması, güneyden kuzeye akan Arap göçleriyle Suriye, Irak gibi bölgelerde demografik yapının fatihler lehine değişmesi, ganimet hususu, Arabistan coğrafyası, engin İslam inancının insanların ruhuna üflediği manevi güç, kuvvet ve heyecan, bütün bunlar ilk İslam ordularının kanatlanırcasına ilerleyişlerine yol açan faktörler olarak sayılır. Kaynaklarda ve araştırmalarda İslam fetihlerine katkıda bulunup yeni bölgelerin ele geçirilişini kolaylaştıran önemli bir amil ise, dinî zulüm, baskı ve anlaşmazlıklardır. İlk İslam fetihler döneminde gerek Bizansgerekse Sâsâni yönetimine tabi bölgelerde dini baskı ve hoşnutsuzluklar had safhadadır. İlk iki halife döneminde Şam (Suriye, Filistin, Ürdün, İsrail) Mısır ve İran’da halkın karşılaşmış olduğu dini zulüm ve baskılar, bu ülkelerin Müslümanlar tarafından fetihlerini  kolaylaştırmıştır.

Osman GÜRBÜZ
Yüzüncü Yıl Üniversitesi ilahiyat Fak.Arap Dili ve Belagatı Anabilim Dalı


 Purandokht, Kraliçe Puran, Sasani hanedanında tahta çıkan son kadın, 630.  
Devlet Hermitage Müzesi, St. Petersburg, Rusya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

muzafferbadem@hotmail.com