Sayfalar
▼
22 Şubat 2011 Salı
Büyük İmparatorluk ve Devrim geleneğinden geliyor
İmparatorluk geleneği bulunan İran, tarihte bölgede her zaman önemli bir güç olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra en büyük güç olan İran, içinde barındırdığı büyük orandaki Türk nüfusuyla da aslında dünyadaki ikinci büyük Türk devleti! Selçuklu İmparatorluğu sırasında birlikte devlet olduğumuz İran, bu birlikten sonra da kendi bütünlüğünü korudu ve birçok kez dış saldırılara maruz kalmasına rağmen bunları bertaraf etmesini bildi. İran, Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar ve İngilizler tarafından bölünmeye uğradı.
Savaş sonrası tekrar bütünlüğünü korudu. Rıza Han’ın 1925 yılında Şah olmasından sonra İran’ı Türk asıllı Kaçar Hanedanından sonra Fars asıllı Rıza Han ailesi yönetmeye başladı. Rıza Han döneminde Türkiye- İran dostluğu bir hayli gelişti. İran Şahı 1934 yılında Türkiye’ye bir aylık bir gezide bulundu ve bu gezide Türkiye’deki gelişmeleri bizzat yerinde gördü. O zamanki Türkiye’den bir hayli etkilendi. Ülkesine gittiğinde bunları uygulamaya başladı. Sosyal değişikliklerde şiddetin dozunu kaçırınca özellikle ulema kesimini karşısına aldı.
İran, İkinci Dünya Savaşı’nda ise faşist Almanya’nın yanında yer aldı. Bu taraftarlığı kendisine ağıra mal oldu. Sovyetler Birliği ile İngiltere- ABD üçlüsü ülkeyi işgal etti ve Rıza Han’ı sürgüne göndererek oğlu Muhammed Rıza Pehlevi’yi tahta getirdi. Oğul Rıza çok genç olduğu için ancak “kukla” olabildi. Zaten müttefikler de bunu istiyordu. İran’ı yine ikiye böldüler. Azeriler ile Kürtlere kukla devlet kurdular. Dünya savaşının bitiminden sonra işgal askerleri ülkeden çekildi ve Rıza Şah yönetime adım adım hâkim olmaya başladı.
Kukla devletçikleri yıktı. Dünyanın yeni gücü ABD’ye yanaştı. ABD desteğiyle ülkede reformlar ve ekonomik yenilikler yaptı. Bu liberal gelişmeler ülkeyi daha çok Batı’ya bağladı. Geleneklerine bağlı olan İran’da bu durum çok tepki çekti. Bu tepkiye ulema kesimi, komünistler ile milliyetçiler önderlik yaptı. 1950 yılında Başbakan Musaddık petrolü millileştirdi. Bunun üzerine CIA devreye girdi ve bu yönetimi 1953 yılında devirdi. Bu İran tarihinde bir dönüm noktası oldu. Bundan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Muhalefet daha da kökleşmeye başladı. Bu haksız müdahaleye büyük tepki gösterdi. ABD karşıtlığı adım adım artmaya başladı. ABD de bu muhalefeti bastırmak için Şah’ın da gücünü kullanarak ülkede adeta adam avına çıktı. İran gizli servisi SAVAK’ı güçlendirdi. Savak ülkede geniş bir ağ kurarak muhalefeti ezmeye başladı. SAVAK işi öyle bir noktaya getirdi ki yargısız infazlar had safhaya çıktı. SAVAK’a adam asma yetkisi verildi. SAVAK yakaladığı militanları sözde yargılıyor ve idam ediyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
muzafferbadem@hotmail.com