Sayfalar

11 Ağustos 2017 Cuma

JAPONYA (Japan)

Japonya'nın 47 Prefektörlüğü
Japonya, Doğu Asya'da bir ada ülkesidir.
Büyük Okyanus'ta bulunan Japonya Japon Denizi'nden Çin, Kuzey Kore, Güney Kore ve Rusya'nın doğusuna, kuzeyde Ohotsk Denizi'nden güneyde Doğu Çin Denizi'ne ve Tayvan'a kadar uzanır.
Japonca adını oluşturan kanji karakterler "güneş" ve "köken" anlamına gelir.
Bu münasebetle Japonya "Doğan Güneşin Ülkesi" diye de bilinir.
Japonya coğrafî yapısı bakımından 6.852 adadan oluşan bir takımadadır.
Bu adaların en büyükleri olan Honshu, Hokkaido, Kyushu ve Shikoku adaları ülkenin %97'sini oluşturur.
Adaların çoğu dağlıktır ve bazıları yanardağlardan oluşur.
Japonya'nın en yüksek dağı olan Fuji Dağı bir yanardağdır.
Japonya 126 milyonluk nüfusuyla dünyanın nüfus açısından onuncu en kalabalık ülkesidir.
Honshu'da bulunan Büyük Tokyo Metropolü, fiili başkent Tokyo ve bulunduğu alan çevresinde bulunan prefektörlükler ve şehirlerle birlikte 30 milyonunun üzerindeki nüfusuyla dünyanın en büyük metropoliten alanınıdır.
Arkeolojik araştırmalar Paleolitik çağın son döneminden beri insanların Japon adalarında yaşadığını gösterir.
Yazılı tarihte Japonya'nın adı ilk olarak 1. yüzyıldan kalma Çin metinlerinde geçer.
Japonya'nın tarihi dış dünyadan etkilendikten sonra çok uzun yıllar boyunca tecrit edilmesiyle şekillenmiştir.
Günümüzdeki Japon kültürü dış etkiler ile iç gelişmelerin bir karışımından oluşmaktadır.
1947 yılında anayasanın kabulünden beri Japonya parlamenter monarşi ile yönetilmektedir.
Devletin başı Japon imparatoru, hükümetin başı ise başbakandır.
Seçimle işbaşına gelen bir parlamentosu vardır.
Gayri Safi Yurtiçi Hasılaya göre Japonya, Amerika Birleşik Devletleri'nden sonra dünyada ikinci sıradadır.
Birleşmiş Milletler, G8 ve APEC üyesidir.
Savunma bütçesi dünya beşincisidir.
Dünyanın en büyük dördüncü ihracatçısı ve en büyük dördüncü ithalatçısıdır.


Japonya Tarihi

Prehistorya ve Antik Tarih'te Japonya
Arkeolojik araştırmalar yontma taş devrinde takımadalarda yaşayan insanların temelde avcılık ve toplayıcılıkla geçindiklerini ortaya çıkarmıştır.
Cilalı taş devrinde zarif taş aletler yapılmış, ok ve yay kullanılarak ileri avlanma teknikleri geliştirilmiş ve yemek pişirmek ve saklamak için toprak kaplar üretilmiştir.
Jomon stili (sicim desenli) kaplar sebebiyle, MÖ 8 bin ile MÖ 300 yüzyılları arasındaki dönem Jomon dönemi olarak adlandırılır.

MÖ.300 yıllarında Asya kıtasından tarım, basit pirinç ekimi ve metal işçiliği teknikleri gelmiştir. Japonya'da yaşayanlar tarımsal üretimi artırmak için günlük hayatlarında tarım aletleri ve demir silahlar, ayrıca dini ayinler için bronz kılıçlar ve aynalar kullanmışlardır.
Bu dönemde işbölümü, yöneten ve yönetilenler arasındaki ayrılığı derinleştirmiş ve ülkede pek çok küçük devlet kurulmuştur.
MÖ. 300 ile MS 300 yılları arasına rastlayan ve çömlekçi çarkında seramiklerin üretildiği döneme Yayoi dönemi denmiştir.

Japon adalarına ilk yerleşenler, M.Ö 8 bin yıl öncesinden başlayarak, Kuzey Asya’dan geldikleri sanılan ve Üst Yontmataş (veya en azından Ortataş) devrinde yaşayan topluluklardı.
Japonya’nın tarih öncesi birkaç evreye ayrılır: 
Öncomon veya Seramik Öncesi, Comon( yaklaşık olarak M.Ö. 7500- 300) ve Yayoi (M.Ö. 300-M.S 300).
Bu son dönemde adaların kuzeyine Aynular gelip yerleşti ve son Comon halklarıyla karıştı.
M.S 3.yy ortalarına doğru Kore’den geçen, Altay kökenli, atlı savaşçı grupları Güney Japonya’ya gelerek bölgeyi hâkimiyetleri altına aldı.
Bu insanlar ölülerini kofun denilen çok büyük Tümülüslere gömüyorlardı.
Tümülüslerin çevresine kilden silindirler(haniva) sıralanıyordu.
Bu savaşçılar aynı zamanda klanlara dayalı bir toplumsal örgütlenme şeması da getirdi.

Buzul çağları boyunca (M.Ö. 2–3 milyon ile M.Ö. 10 bin yılları), deniz suyunun büyük bir bölümü kutup çevresinden donduğundan deniz düzeyi çok alçalmıştı.
Kıta sahanlığındaki Japon adaları kuzeyden, batıdan ve güneyden Asya kıtasına bağlı olmalıydı.
Bu çağlara ait yer katmanlarında mamut ve fil fosilleri bulunmuştur.
Japonların ilk atalarının da böylece Asya’dan ve karadan gelmiş oldukları düşünülmektedir.

Comon, toprak kapları bezeme tekniğinde kullanılan ipin adıdır.
Mezopotamya ve Mezoamerika gibi uygarlık odaklarında, çanak-çömlek buluntuları tarım devriminden sonra görülüyordu.
Japonya’da ise tam tersi olmuştur.

Comon’u izleyen çanak-çömlek evresi Yayoi olarak biliniyor.
Döner testici tezgâhında yapılmış Yayoi seramiği, kesin olarak bir sulu çeltik kültürünün ürünü sayılmaktadır.
Japonlar çeltikleri depolamak için boy boy, çeşit çeşit kaplar yapmışladır.
Bugünkü halkın, Japonca konuşan bir kültürden geldiği varsayılırsa, o kültürün Yayoi döneminde oluştuğu da söylenebilir.
538 yılına doğru Budizm’in Kore’den adalara gelişi umumiyetle Japonya’nın tarih döneminin başlangıcı olarak kabul edilir.

Asuka dönemi boyunca koyu bir Budist olan Prens Şotoku'nun 622 yılında ölümünden sonra, 628 ve 701 tarihleri arasında birçok yasa çıkarıldı.
Bu yasalarla, Tang Hanedanının saltanat sürdüğü Çin’i örnek alan bir yönetim sistemi benimsendi.

Nara dönemi (710- 794) boyunca altı Budist mezhep, sonunda Nara’ya yerleşen Japon sarayına kendi görüşlerini benimsetmeye çalıştı .
Nara devri, Japonya için yüksek bir kültür devridir.
Japon kültürünün birçok temelleri o zaman atılmıştır.
İmparator Kammu, Nara’daki keşişlerin etkisinden kurtulmak için Nagaoka’da yeni bir başkent, on yıl sonra da, bu defa Heian-kyo’da bir başkent kurdu.

Heian dönemi (794- 1185/1192), Heian şehri başkent olduktan kısa bir zaman sonra Japonya’nın en büyük şehri haline gelmiştir.
Ülke bu dönemde genişlemiş, yeni Budist öğretiler ortaya çıkmıştır, büyük manastırlar kurulmuş ve Japonca’ya mahsus yeni çekim eklerini yazmaya elverişli, hecelere dayalı yeni bir yazı oluşyurulmuştur.
Ainularla muharebeler yaşanmış, Ainuların birçok grupları ülkenin daha kuzeyinde bulunan Hokkaido adasına geçmişlerdi.
Böylece, Heian devrinin birinci kısmında Hondo adasının tamamen işgali vuku bulmuş ve nispeten küçük Japon devleti genişlemiştir.
858’den sonra Fujivara ailesi iktidarı ele geçirdi ve XII. yy’ın ortalarına kadar elinde tuttu.
Bu aile ileride Japonya’nın “klasik dönemi” sayılacak bir barış ve kültürel gelişme dönemi başlattı.
İki kısma ayrılan Heian devrinin ilk kısmı, Fujivara ailesinin elinde bulunan bir feodal grubun diktatörlüğüdür denilebilir.
X. yy’da iki rakip klan, Tairalarla Minamotolar, Fujiaların yerini almaya çalışmıştır.
Onları karşı karşıya getiren uzun mücadele, 1185’te Şimonoseki yakınında Dan- no Ura’da Taira donanmasının yok edilmesiyle sona erdi.

Japonya'da Feodal Dönem
Heian devrinin en tipik vasfı askeri faaliyetlerin her şeyden üstün olmasıdır.
Kılıç bu devrin sembolü sayılabilir.
Heian döneminin ortalarına doğru “kana” adı verilen iki fonetik alfabe geliştirilmiş ve Çince üslubunun yerini alarak gelişen saf Japon stili edebiyata ışık tutmuş ve oldukça geniş bir biçimde kullanıma girmiştir.
Ayrıca bu dönemde sanat alanında da büyük gelişmeler kat edilmiştir.
Şogunlar dönemi (1192), Minamoto klanının önderi Yorimoto ve kardeşi Yoşitsune, Taira klanın bertaraf etmiş, sonra da Fujivalara karşı saldırıya geçmişlerdi.
Minamoto no Yorimoto imparatorunkinin yanında ikinci bir hükümet kurmuştur.
Yorimoto artık hiçbir yetkisi kalmayan imparatorun 1192’de kendisini başbuğ (şogun: askeri diktatör) olarak atamasını sağladı.
Yorimoto uzak eyaletlere valiler gönderip vergi toplama işlerini düzenleyerek pratik ve etkili bir yönetim kurdu.
Yorimoto’nun ölümünden sonra yönetim dul karısının ailesine yani Hoco’lara geçti.
Bu yeni güç, yeni bir kültür ve ruh oluşturdu.
Savaşçılar (Samurai) eski Buddhacı tarikatların geleneklerini reddederek daha sade din biçimlerine döndüler.
Kamakura tepelerine Zen tapınakları inşa ettiler ve böylece yeni bir Buddhacılık ve aşılanmaya ve dini yazılar Japonca’ya çevrilmeye başlandı.
1221’de bu dinamik hükümet, otoritesine karşı gelen bir ayaklanmayı bozguna uğrattı.
Beş yıl sonra da Asya’dan gelen daha büyük bir tehlikeyi bertaraf etti.
1274’te ve 1281’de Kubilay Han'ın büyük Moğol ordusu Japonya’yı istila etti, ancak etkin bir savunma ve kamikazeler (tanrıların rüzgarı; 1274’te ve 1281’de çıkıp Moğol donanmasını yok eden iki fırtınaya Japonlar tarafından bu ad verilir) sayesinde Moğol ordusu püskürtüldü.

Zamanla kıskançlık ve Hocolara duyulan nefret arttı ve 1333 yılında Aşikaga Takauci imparator II. Daigo ile birleşerek bu iktidara son verdi.
İmparator bundan sonra otoritesini yeniden kurmaya çabaladı.
Ancak Aşikaga 1336’da İmparator II. Daigo’yu Kyoto’dan sürerek, yerine bir kukla imparator geçirdi.
İki yıl sonra da kendini şogun ilan etti.
1333’ten 1338’e kadar süren imparatorluk yönetiminin kısa ömürlü restorasyonun ardından Kyoto, Muromachi’de Ashikaga ailesi tarafından yeni bir askeri hükümet kuruldu.
Muromachi Dönemi 1338’den 1573’e kadar, iki yüzyıldan uzun sürdü.
Bu dönem zarfında Bushido’nun sert disiplini estetik ve dini faaliyetlerde ifadesini bulmuştur.
Aşikaga tahta oturttuğu imparatorun 1338’de kendisini şogun olarak tanımasını sağladı.
Meşru imparator Yamato Dağlarına sığındı ve böylece iki saray dönemi başladı.

Japonya'da Modern Devir
10 Mart 1854'te, Komodor Matthew C. Perry ve ABD Donanması'na ait Siyah Gemiler, Kanagawa Sözleşmesi ile Japonya'nın dış dünyaya açılmasını zorladı.
Bakumatsu döneminde daha sonra Batı ülkeleri ile yapılan benzer antlaşmalar ekonomik ve siyasi krizler getirdi.
Şogunun istifası Boshin Savaşı'na yol açtı ve sonucunda tek bir İmparator'un (Meiji Restorasyonu) yönetiminde merkezi bir devlet kuruldu.

Japonya'da Siyaset

Japonya anayasal monarşi olup İmparator'un yetkileri oldukça kısıtlıdır.
Japonya Anayasası'na göre imparator “devletin ve halkın birliğinin simgesidir” ve hakimiyet hakkı olmaksızın sadece törensel bir rol oynar.
Hakimiyet ise Japon halkına ait olup güç Başbakan ve Diet'in diğer seçilmiş üyeleri tarafından esas tutulur.
Hirohito'nun ölümünden sonra tahta çıkan Akihito, 1989'da bu yana Japonya İmparatoru'dur ve veliaht prensi Naruhito ise tahtın varisidir.

Japonya'nın yasama organı Ulusal Diet çift meclisli bir parlamentodur.
Diet her dört yılda bir halkoyuyla seçilen 480 sandalyeli Temsilciler Meclisi, altı yıl görev yapan halk tarafından seçilmiş üyelere sahip 242 sandalyeli Danışmanlar Meclisi'nden oluşmaktadır.
20 yaş üzeri yetişkinlerin gizli oyla tüm seçilebilen makamlar için genel oy hakkı bulunmaktadır.
Diette sosyal liberal Japonya Demokratik Partisi ve muhafazakar Liberal Demokrat Partileri (LDP) hakimdir.
LDP 1993 ve 1994 yılları arasında kısa bir 11 aylık dönem ve 2009-2012 yılları dışında, 1955 yılından bu yana devamlı bir seçim başarısı gördü.
Parti alt kamarada 294 sandalye ve üst kamarada 83 sandalyeyi elinde bulundurmaktadır.

Japonya Başbakanı hükümetin başıdır ve Diet üyeleri tarafından belirlendikten sonra imparator tarafından atanır.
Başbakan kabinenin başıdır ve bakanları atama ve görevden alma selahiyetine sahiptir.
Japonya'nın şu anki başbakanı Shinzo Abe, 2012 genel seçimlerinde LDP'nin zaferinden sonra, 26 Aralık 2012 tarihinde Yoshihiko Noda'nın yerine geçmiştir.



Japonya'da Ordu

Japonya'nın askeri gücü (Japonya Öz Savunma Kuvvetleri), Japonya Anayasası'nın 9. maddesi ile sınırlandırılmış olup Japonya'nın herhangi bir savaş ilanı veya uluslararası anlaşmazlıklarda askeri kuvvet kullanmayı reddetmektedir.
Bu yüzden Japonya Öz Savunma Kuvvetleri o zamandan bu yana Japonya dışında tek bir kurşun bile atmamıştır.
Japonya Öz Savunma Kuvvetleri, ülkenin Savunma Bakanlığı tarafından yönetilmektedir ve Kara, Deniz ve Hava öz savunma kuvvetlerinden oluşmaktadır.
Japonya'nın askeri harcamaları, ülkenin GSYİH'sının yüzde birinden az olmasına karşın 2005 yılı itibarı ile 44,3 milyar dolar gibi nispeten büyük rakamlara ulaşmaktadır.
Öz Savunma Kuvvetlerine katılım tamamen gönüllüdür.
Japonya Öz Savunma Kuvvetleri'nin toplam personel sayısı 247 450'dir.
Japonya 1992 yılında yapılan bir kanun değişikliğiyle birlikte Kamboçya, Mozambik, Irak ve Endonezya gibi ülkelerde barış operasyonlarına katılarak II. Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk defa ülke dışına asker göndermiştir.
Ayrıca Japonya Deniz Öz Savunma Kuvvetleri RIMPAC deniz tatbikatlarına düzenli olarak katılmaktadır.

Japonya'nın İdari Bölümleri

Japonya, idari olarak dört yılda bir seçilen vali, yasama ve idari bürokrasi tarafından denetlenen 47 prefektörlüğe ayrılır.
Prefektörlükler ise şehir, kasaba ve köy olmak üzere belediyelere ayrılır.
Tokyo özel bir statüye sahip olup bunlara ek olarak 23 özel semte ayrılır.
Hokkaidō ise prefektörlük ve belediyeler arası 14 alt prefektörlüğe ayrılır.
Aynı zamanda bazı diğer prefektörlüklerde de alt prefektörlükler bulunmaktadır.
Japonya aynı zamanda sekiz bölgeye ayrılmıştır ancak bu bölgeler coğrafi olup idari bir yapıyı temsil etmemektedir.

Japonya'da şu anda birçok şehir, kasaba ve köyler birleştirilmektedir.
Bu işlemle birlikte prefektörlük altı idari bölgelerin sayısını azaltılarak idari maliyetlerin düşürülmesi beklenmektedir.

Japonya Ekonomisi

Yaklaşık 4 trilyon dolarlık millî geliriyle Japonya, dünyanın üçüncü büyük millî ekonomisidir.
II. Dünya Savaşında ağır bir yenilgiye uğramış olmasına rağmen, kısa bir süre içerisinde Japonya'nın hızla kalkınmasıyla dünyanın önde gelen ekonomik güçlerinden birisi haline dönüşmesi "japon mucizesi" olarak değerlendirilmiş ve uzun yıllar boyunca çoğu gelişmekte olan ülke için bir örnek olarak gösterilmiştir.
1980'li yılların sonuna gelindiğinde Japonya'nın ekonomik gelişmesi o denli göz kamaştırıcı hale gelmiştir ki, "Japan As Number One" sloganı altında, Japonya'nın dünyanın en büyük ekonomik gücü olması planları yapılmaya başlanmıştır.

Hal böyle olmakla beraber, 1990'lı yılların başından itibaren Japon ekonomisi büyük bir durgunluk içerisine girmiş, büyüme oranları büyük ölçüde azalmış, işsizlik artmıştır.
Japonya'nın içine düştüğü bu kronik durgunluktan kurtulamaması halinde mali sektörde ciddi bunalımlar yaşamasının kaçınılmaz olacağı büyük ölçüde kabul görmektedir.
Ekonomik büyüklüğü ve dünya ticareti içerisindeki yeri göz önünde bulundurulduğunda, (1 dolar 120 yen olarak alındığında, 2002 yılında Japonya 433 milyar dolar ihracat ve 350 milyar dolar ithalat ile 783 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmi gerçekleştirmiştir) Japonya'nın içine düşeceği bir finansal krizin tüm dünyayı etkilemesi ise kaçınılmaz olacaktır.

Japonya'nın II. Dünya Savaşı sonrasında gösterdiği ekonomik başarının ardında yatan faktörler, daha sonra içine düştüğü ekonomik durgunluğun da belli' başlı sebebini teşkil etmiştir.
Japonya II. Dünya Savaşını takip eden dönemde, istikrarlı siyasi iktidar (Liberal Demokrat Partisi neredeyse 1990'ların ortalarına kadar sürekli olarak tek başına iktidar olmuştur), büyük şirket grupları (Keiretsu) ve güçlü bir bürokrasiden oluşan üçlü bir saç ayağı tarafından yönetilmiştir.
Bu üç güç odağı arasındaki işbirliği Japonya'nın önemli ve cesur kararlar alarak güçlü bir endüstriyel yapıya kavuşmasına imkan sağlamıştır.
Özellikle Keiretsular, kendi grupları içerisinde oluşturdukları dev bankalar aracılığıyla ihtiyaç duydukları finansmanı çok elverişli koşullarla elde edebilmiş ve hükümetin ve bürokrasinin de yönlendirmesi ve koruması altında hızlıbir şekilde gelişerek pek çok endüstriyel sektörlerde dünyada ön plana çıkmayı başarabilmiştir.

Japonya'da Enerji

2005 itibarıyla Japonya'da kullanılan enerjinin yarısı petrol, beşte biri kömür ve %14'ü doğal gazdan oluşur.
Japonya'da harcanan elektriğin bir çeyreği nükleer enerjiden oluşur.

Japonya'da Demografik Durum

Japonya, dünyanın en yaşlı nüfusuna sahiptir.
Medyan yaş 44,7 yıl olup dünyanın en yüksek medyan yaş, ve Japonya nüfusunun %30,1'i 60 yaşından daha yaşlı olup 60+ yaş grubuna girenlerin dünyanın en yüksek yüzde oranına sahiptir.


Japonya'da Dini Durum

Hiroşima yakınlarındaki Itsukuşima Tapınağı Torii, Japonya'nın üç manzarası ve UNESCO Dünya Mirası'ndan biridir.
Mesela düğün törenleri genelde Şinto dininin kurallarına göre de yapılır.
Cenazelerde ise umumiyetle Budist törenler uygulanır.
Şinto ülkenin yerli dinidir. 
Ormanlarda, dağlarda, denizlerde, kısacası doğada "kami" denilen ruhların yaşadığına inanılırdı.
Doğa ile uyum içinde yaşayan eski topluluklar bu ruhları sayarlardı.
Bu inanç Şinto dininin temelini oluşturur.
Sonraları bu ruhlara atalar ve kahramanlar da eklendi.
Bazı evlerde bu ruhlara yiyeceklerin sunulduğu "tanrı rafı" bulunur.
Budizm ise Şinto'dan farklı olarak 6. yüzyılda, Çin ve Kore yoluyla Hindistan'dan gelmiştir.
İlk kez 16. yüzyılda Portekizli denizciler aracılığıyla gelen Hristiyanlık ise nüfusun küçük bir kısmınca benimsenmiştir.

Japonya'da müslümanların sayısı resmi ve kesin olmamakla beraber 300.000 civarındadır.
Japonya’daki Müslümanların çoğu Sünnidir.
Aralarında çok dindar olmasalar da az sayıda İran kökenli Şii de var.
Fakat ülkedeki Müslümanın çoğunluğunu Japonyalı Müslümanlar, ardından Pakistan, Endonezya, Bangladeş ve Malezya’dan gelenler ile Afrikalılar, Araplar, Türkler ve Çinli Müslümanlar oluşturuyor.
Kısa bir süre önceye kadar ülkede sadece Tokyo Camisi varmış.
Şimdi ise ülkede yüzden fazla mescit bulunmaktadır.

Japon Kültürü

Kimono da Japon kültürünün en önemli unsurudur.
Kimono giyen Japonlar adeta sihirli çubukla büyülenmişcesine seremonik ve kibar davranışlar sergilerler. Kimononun da farklılıkları vardır.
Evli bayanların kimonolarının kolları kısadır.
Bekarların ise uzundur.
20 yaşına basan genç kızlar aile içinde seremoniyle kimono giyer ve 20 yaşını kutlar.

Japonlar seremonilerinde hep dingin bir ruha sahip olup doğayla bir yaşamaya çalışırlar.
Kadō (Halk diliyle İkebana da denir) da dünyaca ünlü Japon çiçek süsleme sanatıdır.

Geleneksel Japon kültüründe kadın-erkek ayrımı yoğun olarak vardır.
En basitinden Japonca'da 'erkek dili' ve 'kadın dili' vardır.
Erkekler oldukça erkeksi bir dille konuşurken kadınların bu dile ait kelimeleri ünlemleri kullanması pek doğru bulunmaz.
Ancak günümüzde Japon kültüründe hakim olan yabancılaşma her alana olduğu gibi dile de tesir etmiştir.

Japon Mutfağı

Japon mutfağı, bir çorba ile Japon pirinci veya eriştesi ve balık eti, sebze, tofu ve benzer besini lezzet eklemek için yapılan okazu gibi temel gıdalara dayanmaktadır.
Erken modern çağda kırmızı et gibi daha önceden Japonya'da yaygın olmayan ürünler geldi.
Japon mutfağı, gıdanın mevsimselliği, malzemeler ve sunum kalitesi ile bilinmektedir.
Japon mutfağı, geleneksel tariflerle ve yerel malzemelerle geniş bir dizi bölgesel özellikler sunmaktadır. Michelin Rehberi, Japonya'daki restoranları dünyanın geri kalanından daha fazla Michelin yıldızı ile mükafatlandırdı.

Japonya'da Spor

Geleneksel olarak, sumo Japonya'nın millî sporu olarak kabul edilir.
Judo, karate ve kendo gibi Japon savunma sanatları ülkede izleyiciler yaygın olarak uygulanmakta ve tercih edilmektedir.
Meiji Restorasyonu'ndan sonra, bazı Batılı sporlar Japonya'ya geldi ve eğitim sistemi aracılığıyla yayılmaya başladı.
Japonya 1964 yılında Tokyo Yaz Olimpiyatları'na ev sahipliği yaptı.
Japonya 1972 Sapporo ve 1998 Nagano olmak üzere iki kez Kış Olimpiyatları'na ev sahipliği yapmıştır.


Japonya'da Çay Töreni

"Sadō" (Çay Yolu) veya "Çanoyu" (Çayın sıcak suyu) adı verilen çay töreni 15. yüzyıla kadar geriye gider.
Törenin esası, ev sahibinin konuklarına çay hazırlaması gibi gündelik bir ihtiyaca dayanır.
Çay ikramı zaman içinde törensel bir nitelik kazanmıştır.
Ev sahibi ve konuklar bu törenin ayrıntılı kurallarına büyük bir ciddiyetle uyarlar.
Bu kurallar töreni olabildiğince sadeleştirir.
Çay töreni başlı başına kurallar bütününden ibaret değildir.
Bunun için bahçe düzenlemesinden çay odasının döşenmesine kadar birçok ön hazırlığın özenle önceden yapılmış olması gerekir.
Çay törenine hazırlanmak, mimariden seramiğe, bahçecilikten tarihe, dinden güzel yazma sanatına kadar birçok alanda asgari bilgileri öğrenmek anlamına gelmektedir.
Bu hazırlıklar çay töreninin mükemmelliği için şarttır.
Bahçenin güzellikleri arasından çay odasına geçen konuklar, gördükleri güzellikler ve yaşadıkları sükunetle çay törenine hazırlanmaktadırlar.
Çay töreninde ağırlıklı olarak Zen Budizmi'nin etkisi görülür.
Tören ilk bakışta can sıkıcı bir oyun, gereksiz kurallar bütünü gibi gelebilir.
Ancak amaç çay yapıp içmekten çok, doğaya karışmak, onun içinde kaybolmak, bu yolla ruhu aydınlatmaktır.
Doğallığın yanı sıra sükunet, sadelik estetik ve zarafetle örülü bir arınma sürecidir çay töreni.
Hareketler son derece yavaştır, bu sebeple çay yapımı için gerekli eylemlerde olabildiğince tasarruflu olup, yapılması gereken hareketleri çok incelikle hesaplayıp, bunu zarafetle gerçekleştirmek gerekmektedir.
Neticede ortaya çıkan uyum, ölçülülük ve güzellik izleyenlerin ruhunda ve zihinlerde kalıcı izler bırakacaktır.

Japon Bayramları, Festivalleri ve Ulusal Günleri

Matsuri olarak adlandırılan ve yıl içerisinde çeşitli zamanlarda kutlanan bayram ve festivallerin çoğu kraliyet döneminden günümüze kadar gelmektedir.
Bu kutlamaların çoğu Çin ve Budist kökenlidir fakat Japonlar bu kutlamaları dini tören havasında yapmamaktadırlar.
Ocak ayında kutlanan "Yetişkinler Günü" gibi bazı özel günler hafta sonları ile birleştirilmesi amacıyla daima pazartesi günleri kutlanır.

Bunların dışında Mart ile Nisan ayları arasında "Çiçek Seyretme" (Hanami), Mayıs ayında "Altın Hafta" (Golden Week), Temmuz 13 ile 15 arası bazen Ağustos ayında "Bon Festivali" (Obon) ve Eylül ayı ortalarında "Ay seyretme" (Tsukimi)dir.


Japonya'da Kültürel Bayramlar

3 Şubat: Fasulye atma Seremonisi
3 Mart: Kızlar Festivali, 'Şeftali Bayramı'
7 Temmuz: Yıldız Festivali
Eylül ortası: Ay seyretme
15 Kasım: 3, 5 ve 7 yaş çocuklar için festival günü
31 Aralık: Yeni yıl arifesi

Budistlere Mahsus Bayram

8 Nisan: Çiçek Bayramı
(Hana Matsuri): Buda'nın doğum günü


Japonya'da Kıyafet

Uzun bir dışa kapalılık döneminin ardından 19. yüzyılın ikinci yarısında başlayan Batılılaşma çabaları, halkın kıyafetine de yansıdı.
Bugünkü Batılı giyim tarzı, bu sürecin sonucudur.
Ancak Japonlar Batılılaşma ile birlikte gelenekleri yaşatma, hatta geliştirme çabasını bir an olsun bırakmamışlardır.
Bu çerçevede insanlar özel günlerde geleneksel kıyafet olan kimono giymeyi ihmal etmezler.
Kimono vücudu saran ve belde geniş bir kuşakla (obi) bağlanan geleneksel ve dünyaca meşhur bir elsisedir.
Yeni yıl kutlamalarında, evlilik gibi özel günlerde, bayramlarda ya da mezuniyet günlerinde genç, yaşlı, kadın, erkek Japonlar çoğunlukla kimono giyer.
Evlilik ve benzeri resmi törenlerde, damatla gelin siyah kimonolar giyerek sorguçlarını takarlar.
Erkekler kimonolarının üzerine çok geniş paçalı pantolonlar (hakama) ve bol ceketler (haori) giyerler.
İyi bir kimono çok pahalıdır.
Japonlar kimonolarına gözleri gibi bakarlar.
Kimonolar anneden kıza, babadan oğula aktarılarak giyilir.
Kimonoyu ve obi'yi düzgün olarak takmak kolay değildir.
Bunun için kadınlar özel ders alırlar.
Kimono giyildiğinde normal ayakkabı ve çoraplar giyilmez.
Ayakkabı yerine yüksek tahta nalınlar (geta) olabileceği gibi pamuklu ya da deriden yapılmış (zori) sandaletler giyilir.
Kimono ile özel pamuklu çoraplar olan (tabi) giyilir.
Bu çorapların en ayırt edici özelliği başparmak yerinin de örülmüş olmasıdır.
Çorapta baş parmak ile diğer parmaklar arasında, sandalet bağının geçmesi için oyuk bulunur.
Kimonoya benzeyen diğer bir giyecek ise Yukata'dır.
Yukata, pamuklu, basit, yazları festivallerde ya da evde bornoz gibi giyilen giyeceklerdir.

Japonya aynı zamanda animede ve bilgisayar oyunlarında dünyada birinci sırayı yer alır.
Japonlar,süs bitkileri ve bahçeleri ile tanınırlar.
M.S. 700'den önce bile Japonlar keyif için güzel bahçeler yapmışlardır.

Japon Mitolojisi

Amaterasu: Şinto dininin güneş tanrıçasıdır.
Japon imparatorluk ailesinin mitsel atasıdır.
 天照大神 kelimesi Cennetlerde Parıldayan Tanrıça anlamına gelir.
Kojiki'ye göre, onun kural tanımaz erkek kardeşi Susanoo her şeyi yerle bir edip, Amaterasu'nun pirinç tarlalarını, tapınakları tarümar edince, tanrıça buna çok içerlenir ve Ama-no-Iwato isimli mağaraya gizlenir.
Güneşini kaybeden dünya karanlıktır artık.

Diğer tanrılar onu saklandığı yerden çıkarmak için bir oyun kurarlar.
Tanrıça Ama-no-Uzume mağaranın önüne bir ayna koyar ve baştan çıkarıcı bir dans etmeye başlar.
Bu bir kutlamadır, ve gelen seslerden meraka kapılan Amaterasu mağaradan dışarı uzandığında kendi yansısından ürker.
Bu diğer tanrıların onu çekip çıkarması için iyi bir fırsattır.

Torunu Ninigi-no-Mikoto'yu Japonya'da barışı sağlaması için yeryüzüne gönderir.
Onun oğlu ise Japonya'nın efsanevi ilk tennoosu (imparatoru) olur üç kutsal silahı ile Kılıç, Mücevher ve Ayna.
Bu Japonya'nın İmparatoru mitsel temellere bağlama eğilimini yansıtır.
Bu yapı ikinci dünya savaşından sonra büyük ölçüde çökse de Tenno halen dinsel niteliklerini muhafaza ediyor.

Japonya'da Ulaşım

Japonya'da yollar için çok para harcanmıştır.
1,2 milyon kilometrelik kaplanmış yol ana ulaşım aracıdır.
Japonya'da trafik soldan akar.
Yüksek hızlı, bölünmüş, sınırlı erişimli paralı yollardan oluşan bir tek ağ, büyük şehirleri birbirine bağlar ve paralı yol girişimleri tarafından işlenir.
Hem yeni hem de kullanılmış arabalar ucuzdur.
Enerji verimliliği teşvik etmek amacıyla araba sahipliği ücretleri ve benzin vergileri uygulanır.
Japonya'da araba kullanımı G8 ülkeleri arasındaki en düşüğüdür.

Yazının kaynağı: https://tr.wikipedia.org/wiki/Japonya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

muzafferbadem@hotmail.com