31 Ocak 2011 Pazartesi

Suriye'de Nüfus, Etnik Yapı ve Dini Gruplar

Başlıca etnik gruplar: Arap (%90), Kürt (%8), Ermeni, Çerkes ve Suriye Türkleri.
Suriye etnik yapısı :% 77-83 Arap ,% 7-8 Kürt ,% 8-10 Türk (2,5-3 Milyon) ,% 2 Ermeni,% 1 Çerkez,% 1 diğer, ayrıca filistin ve ıraklı mülteciler.
Dini gruplar: Sünni (%74), Nusayri ( %12), Hristiyan (%10), Dürzi (%3) ve az sayıda diğer İslami hizipler, Yahudi ve Yezidi

SURİYE'DEKİ ETNİK YAPI

Günümüzde Suriye halkı, kültürel olarak önemli ölçüde homojen olmakla birlikte etnik ve dini kimlik açısından büyük bir çeşitlilik sergilemektir. 2004 yılı tahminlerine göre, Suriye nüfusu yaklaşık 18.016.874 kişidir. Bu rakama İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’ndeki 40.000 kişilik nüfusu da ekleyebiliriz. Araplar, nüfusun %90’ını oluşturan baskın etnik kimliktir. Ülkenin resmi dili Arapça’dır, eğitimde sadece Arapça kullanılır ve nüfusun %82,5’i Arapça konuşur. Ülkede Arapça dışında kendi etnik dillerini konuşan farklı toplumsal gruplar vardır. Genellikle Sünni Müslümanların dili Türkçe, Kürtçe, Kafkas dilleri, Hıristiyanların Ermenice, Aramice, Süryanice ve Yahudilerin de İbranicedir. Kullanılan diller göre Suriye’deki başlıca etnik azınlıkları, Türkmenler, Kürtler, Ermeniler, Çerkezler ve Süryaniler olarak ele alınabilir. Bunlarla birlikte dini boyut taşıyan Dürzîlik ve Yahudilik de etnik azınlık olarak değerlendirilebilir.
 
Araplar
Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Arapların %70’i Sünni mezhebine, diğerleri Alevi, İsmaili ve Şii mezheplerine mensuptur. Hıristiyan Arapların ise çoğu Ortodoks Grek Kilisesi, Suriye Ortodoks Kilisesi ve Katolik Grek Kilisesi’ne bağlıdır.

Osmanlı döneminden beri Suriye’de siyasi, ekonomik ve kültürel ayrıcalıklara sahip olan Sünni Araplar, günümüzde Lazkiye ve El-Süveyde dışında her yerde çoğunluğu oluşturur ve genellikle kentli-tüccar sınıfı temsil ederler. İsrail işgalindeki Golan’da 200.000 Arap yaşamaktadır.

Milliyetçiliğin ve Batılıların, etkin bir şekilde Orta Doğu coğrafyasına girdiği 19.yy.dan önce Osmanlı sistemi içinde Araplar, Kürtler, Türkmenler, Çerkezler, Ermeniler gibi belli başlı etnik gruplar Suriye’de genellikle kendi aralarında barış içinde yaşamayı başarmışlardır. Bu ortamın sağlanmasında Osmanlı’nın kurduğu adaletli, akılcı ve paylaşımcı toplumsal ve ekonomik sistem ve güçlü merkezi devlet önemli bir etkenlerdir. Bununla birlikte nüfusun çoğunluğunu oluşturan Sünni Arapların sistem içinde siyasi ve ekonomik ağırlığı olduğunun da belirtmek gerekmektedir. Osmanlı Devleti çöktükten sonra Fransa’nın Suriye’de uyguladığı etnik ve dini azınlıkları ön plana çıkaran politikası ise 1920’lerden itibaren çatışmayı beraberinde getirmiştir. Fransız mandası döneminde uygulanan “böl ve yönet” politikası, Suriye’deki etnik ve dini bölünmüşlüğün ve Arap kimliğiyle azınlık kimliklerinin çatışmasının en önemli nedenlerinden biri olmuştur. Modern Suriye’nin kurulmasından sonra ise batılı manada bir ulus devlet yapısı ve milli bir Suriyelilik kimliği geliştirilememiştir. Bunun yerine siyasal bilinçlenmeyle birlikte ulus-üstü (Pan-Arap) ve ulus-altı (bölgesel) bağlar, ulus-devlete bağlılık aleyhine ön plana çıkarılmıştır. Suriye’deki Araplarda (özellikle Sünni Araplar) Suriyelilik kimliğine oranla Arap kimliği daha ağır basmaktadır.

Türkmenler
7. ve 8. yy.dan beri Fırat ve Dicle’ye indikleri, Mezopotamya ve Anadolu’dan Suriye’ye göçtükleri, 9. ve 11. yy.dan bu yana Suriye coğrafyasında yaşadıkları bilinen Suriye Türkmenleri, nüfusun yaklaşık %8-10'luk bölümünü oluştururlar. Suriye Türkmenleri, ilk yerleşimlerinde göçebe olarak kalmışlarsa da sonradan yerleşik düzene geçmişlerdir. Türk dili konuşan nüfus sayısının 2,500.000-3.000.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir.

Türkmenlerin en yoğun yaşadıkları yerler Halep, Teleke, Kunteyra ve Şam bölgesidir. Osmanlı döneminde Türk nüfusun idari merkezi olan Halep büyük bir Türkmen mahallesine sahiptir. Bağımsız Suriye döneminde, Türkmenler zaman zaman Arap Milliyetçiliği ideolojisinin etkisindeki iktidarların baskısı ve Araplaştırma politikasına hedef olmuştur.

Kürtler
Suriye’deki etnik dil konuşan en büyük azınlık, nüfusun yaklaşık %8 kadarını oluşturan Kürtlerdir. Kürtlerin çoğu Sünni’dir, az bir kısmı ise Alevi, Yezidi ve Hıristiyan’dır. Sünni çoğunluk dil olarak Kuzey Kurmançisi, Hıristiyanlar ise Kurmançi’nin yanı sıra Süryanice ve Neo-Aramice’nin çeşitli lehçelerini konuşur.

Kürt nüfus genellikle Suriye’nin sınır bölgelerinde yaşar. Yaşadıkları bölgelerin ilki, Kurt Dağı denen Antakya ile Gaziantep il sınırının Suriye tarafında kalan kısmıdır. İkinci bölge, Fırat nehrinin Türkiye sınırından Suriye’ye giriş yaptığı Ayn-el Arap adlı bölgedir. Üçüncü bölge de, Haseke ve Kamışlı’yı da kapsayan Suriye’nin Türkiye ve Irak sınır bölgesidir. Kürtleri Suriye bölgesine gelişleri açısından ikiye ayırabiliriz. İlk grup göçebe Kürtlerdir ve Suriye sınırı çizilirken Suriye tarafında kalanlardan oluşur, diğerleri de Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra 1923–1946 yılları arasında Şeyh Sait ve Dersim gibi isyan hareketleri sonucu Suriye’ye kaçan Kürtlerdir. İkinci grup Kürtler, gerek Fransız mandası gerekse Bağımsız Suriye dönemlerinde nüfus kâğıdı verilmeyen, hiçbir vatandaşlık hakkından yararlanamayan ve ikinci sınıf vatandaş statüsünde olan Kürtlerdir. Halen 250.000’e yakın Suriyeli Kürdün vatandaşlık hakkı yoktur.

Fransız mandası döneminde, Kürtlerin yoğun yaşadığı El-Haseke Eyaletine özerklik hakkı verilmedi, ancak doğrudan Fransız yönetimine girdi ve burada yaşayan Kürtlerin özerklik arzuları desteklendi. Fransızların azınlıkları destekleyen politikaları sonucu Kürtler de bazı kültürel ayrıcalıklar elde etmiştir. Bağımsız Suriye döneminde ise ilk Kürt siyasi hareketi, 1957 yılında kurulan ve Irak Kürt Demokratik Partisi’nin bir kolu olan Suriye Kürt Demokratik Partisi’dir. Kültürel otonomiyi savunan S-KDP, kurulmasından iki yıl sonra Suriye’nin Mısır ile Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni oluşturması sonucu BAC yönetimi tarafından yasaklandı, liderleri hapse atıldı. S-KDP dışında Suriyeli Kürtler kayda değer bir Kürt partisi kuramamışlardır.
 Suriye’de Kürtlere karşı uygulanan bu baskı politikasında otoriter ve Arap Milliyetçisi Baas yönetiminin etkisi olduğu gibi devletlerin sınır bölgelerinde yaşayan dini ve etnik azınlıkların kendilerine bir gün ihanet edeceği düşüncesinin de payı vardır (Fransız mandası döneminde azınlıklara karşı Sünni Arapların psikolojisine yerleşen olumsuz tarihsel bakış açısından dolayı).

Baas dönemindeki baskı politikasına karşılık Hafız Esad, iktidarı ele geçirdiği 1970 yılından itibaren Kürtlere karşı hoşgörülü ve müsamahalı bir tavır sergilemiştir. Bununla birlikte Hafız Esad, Suriye dışında yaşayan Kürtleri (özellikle sınır komşuları olan Türkiye ve Irak’taki Kürtler) Suriye dış politikasında etkin bir araç olarak da kullanmaya çalışmıştır. 1976 yılında Şam’da Celal Talabani önderliğinde Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin kurulmasına izin vermesi ve 1980’lerden itibaren terör örgütü PKK’ya ve liderine Türkiye karşıtı eylemleri karşılığında kucak açması, askeri ve finansal destek vermesi Esad’ın Kürt politikasını açıklayacak en güzel iki örneği teşkil eder. Bu dönemde, Suriyeli Kürtlerin ise ciddi bir siyasi veya kültürel talebi ortaya çıkmamıştır. 2000 yılında Hafız Esad’ın ölmesiyle gerçekleşen iktidar değişimi ve 2001 yılında gerçekleşen 11 Eylül Saldırısı sonucu değişen uluslararası ortam, Orta Doğu’ya bir ABD askeri müdahalesini getirmiş ve özellikle Kürt etnik azınlıkların siyasi bağımsızlık taleplerinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. 2004 Mart ayında Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı El-Haseke Eyaletine bağlı Kamışlı beldesinde Kürt-Arap çatışması şeklinde başlayan ve yayılan olaylar, Suriye Kürtleri’nin ilk ciddi başkaldırı girişimidir. Bu olayların arka planında, Kuzey Irak’taki Kürtlerin kazandığı ayrıcalıkların tesiri olduğu gibi ABD’nin bölgedeki askeri ağırlığından kendilerine pay çıkarma gayreti de yatmaktadır. 2005 yılının Mayıs ayında Kürt kökenli Nakşi Haznevi tarikatı lideri Şeyh Muhammed Maşuk el Kaznavi'nin kaçırılıp öldürülmesi Kamışlı merkezli Kürt bölgesinde halkı yine ayaklandırsa da olaylar büyümeden Suriye yönetimince kontrol altına alınmıştır.

Ermeniler
Ermeniler, tarihin eski zamanlardan beri Suriye bölgesinde yaşamaktadır. Halep, Memluklular devrinden günümüze kadar Suriye’de Ermenilerin en önemli merkezi olmuştur. Suriye’ye, 20 yy.daki ilk büyük Ermeni göç dalgası ise Birinci Dünya Savaşı devam ederken Osmanlı Devleti’nin çıkardığı “Tehcir Kanunu” sonucu gerçekleşmiştir. Bunları 1920’lerde Fransa’nın Anadolu’dan çekilmesiyle Halep’e göç eden 50.000 Ermeni göçmen takip etmiştir. Kilikya’dan Halep’e gelen bu Ermeni göçmenler, daha sonra El-Cezire bölgesindeki Kamışlı, Haseke gibi kasabalara yerleşmişlerdir.
Günümüzde Suriye nüfusunun %2 civarı, dini ve etnik azınlık olan Ermeniler’ den oluşur. Çoğunluğu Ermeni Ortodoks Kilisesine (diğer adıyla Gregoryen Kilise), bir kısmı da Ermeni Katolik Kilisesine bağlıdır.
Fransız Mandası Döneminde, Fransız karşıtı bölgesel Sünni Arap isyanlarını bastırmakta kullanılan “Troupes Speciales” birliklerine katılan Ermeniler uzun süre Suriyeli Araplardan düşmanca bir yaklaşım gördüler. Baas ve BAC dönemlerinde Ermeni dilinde çıkan gazeteler ve kültürel faaliyetleri yasaklandı. Fakat Ermeniler asimile olmamışlardır, Hafız Esad döneminden itibaren kendilerini ifade etmelerine izin verilmiş ve kendi okullarında eğitim görmeye, Ermeni dilini konuşmaya, bu dilde gazete çıkarmaya devam etmişlerdir.

Çerkesler
Çerkezler iki farklı tarihte Suriye’ye göç etmiştir. İlk gelenler Rusların baskısı sonucu Kafkasya’dan Samsun’a göç etmişler, daha sonra da Suriye’ye yerleştirilmişlerdir. 1872 göçüyle gelen bu Çerkez grubu 1000 kişi civarındadır. Bir kısmı Hama ve Humus’a diğerleri de Golan’a yerleştirildiler. İkinci aşama da gelenler ise 1878 yılında Balkanlar’da yerleşik haldeyken İstanbul ve Selanik’te toplanan, ardından Suriye’ye gönderilen 1200 dolayında Çerkezdi. Önce Beyrut, Trablusşam ve İskenderun’a gelen grup, bir süre sonra daha önce gelenler gibi Hama ve Humus’a yerleştirildiler. Bu göçmenleri ardı ardına kafileler izlemiş ve o dönem Suriye’deki Çerkez nüfusu 70.000’i bulmuştur.

Fransız mandası döneminde çeşitli ayrıcalıklar elde eden Çerkezler için Arap-İsrail Savaşları bir dönüm noktası olmuştur. 1948 Savaşında Suriye Ordusu içinde özel bir Çerkez birliği İsrail’e karşı savaşmıştır ve Çerkezler devlet yapısında yer almaya başlamıştır.1967 Savaşı’nda İsrail’in, “Çerkeslerin başkenti” denen Kunteyra’yı da içine alan, Golan’ı işgal etmesiyle Golan’da yaşayan 25.000 Çerkezin çoğu Şam yakınlarındaki yerleşim birimlerine, bir kısmı da ABD’ye göç etti.

Çerkezler’in sayıları göçler ve hastalıklardan dolayı gittikçe azalmıştır. Günümüzde Halep’te Abzah ve Kabardey adlı iki Çerkez köyü bulunmakta ve Raka, Rasulayn ve Kamışlı yakınlarında Çerkezler yaşamaktadır. Soğuk Savaş döneminde Suriye’nin SSCB ile ilişkilerindeki artış Çerkezler’in Kafkasya ile ilişkileri gelişmiştir. Fakat zaman içinde Çerkezler’in kültürel kimliklerini ve dillerini (Çerkez dernekleri dışında) korumaları zorlaşmaktadır. Suriye’de Çerkezler ve Abazalar ayrılmayacak kadar karışmış ve kaynaşmışlardır. Ortak dil Çerkezce’dir. 1948’de kurulan Adığe Hase’nin (Çerkez Derneği) günümüzdeki başkanı bir Abaza olan ve Türkiye’de tıp öğrenimi görmüş doktor Şeref Marşan’dır. Şeref Marşan’ın kardeşi olan ve Müslüman Kardeşler Örgütü tarafından öldürülen Suriye Hava Kuvvetleri eski komutanı Memduh Marşan, güvenlik servisi başkan yardımcısı Valid Maşran, cerrah Ahmet Kucba Suriye’nin ünlü Abazalarındandır.

Süryaniler
Hıristiyanlığın yayıldığı ilk dönemlerde bu dini kabul eden Mezopotamyalılar (Arami ve Asurîler), Süryani ve Süryanilik adı altında bir bloklaşma gösterdiler. Çünkü bunlar aynı ırki geçmişe sahip, bölgenin en eski organik kültürünün devamıydılar. Bu bloklaşma kültürel ve dilsel alanında günümüze kadar devam etmişse de Hıristiyanlık bağlamında 4.y.y.daki Kristolojik tartışmaların kurbanı oldu ve tarih içinde başta Doğu ve Batı Süryani Kilisesi olmak üzere çeşitli parçalara ayrıldı.

Nasturi, Yakubi ve Keldani Kiliselerine mensup olanlar ırki olarak Süryani’dir, ayin dilleri de Süryanice’dir.

12 yorum:

  1. Suriye de yaşayan Kutsal hac yolu koruyucuları olan Türkler,Bugün suriyede katı bir arap millyetçiliği araplaştırma altında ezilmek istenmektedir.Suriye de yaklaşık 500 köyün Türklere ait olduğu bilinmektedir.Suriye Türk nüfusu ise 1.5 milyon ile 2.5 milyon arasındadır.Türkler Lazkiye-Halep-hama-humus ve şam şehirlerinde yaşamaktadırşar

    YanıtlaSil
  2. Verdiğiniz bilgiler için teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. ona kalırsa toplam 4 milyon kürt var orada buna ne dicen.. :))

    YanıtlaSil
  4. neden herkesin sesı çıkarkan ırakta olduğu gibi türkmenlerın sesı çıkmıyor

    YanıtlaSil
  5. en üstte yorum yapan arkadaş suriye de 2.5-1.5 milyon türk var diyor.hadi bunun arasını bulalım 2 milyon diyelim.admin arkadaş da %5-%6 türk var diyor. bunlara baktığım da %5 i 2 milyon olan bir ülkenin nüfusu 40 milyon çıkıyor.oysa ki suriyenin nüfusu 22 milyon.ya admin arkadaş sallıyo ya da bizim yorum yapan keko :)))

    YanıtlaSil
  6. Suriye etnik yapısı karmaşık bir ülkedir.

    Sünni araplar % 60
    Nusayri araplar % 12
    hristyanlar % 10
    kürtler % 7-8
    Türkler % 6-7
    Dürziler % 3

    Suriyede yaşanan araplaştırma politikasından en çok zarar görenler yüzyıllardır suriyede yaşayan Türkler ( bayır bucak türkmenleri oılmuştur.

    Ortadoğu stratejik araştırmalar kuruluşuna göre suriyede 3.5 Milyon türk yaşamaktadır.

    YanıtlaSil
  7. Suriye nüfusu ve nüfus oranları ile ilgili kesin bilgi malesef yok. Tamamen tahminlere dayanıyor. Onu bunu suçlamak bence yersizdir.

    YanıtlaSil
  8. Suriyede değişmeye başlayan düzenle halının altına süpürülen tüm sorunlar ortaya çıkmaya başladı.

    Baas rejimi yönetimde kalmak için mücadele vermekte,Muhalif sünni araplar yönetimi ele geçirmek için çarpışmakta,kürtler ise bu mücaleyi fırsat bilip boşalan yerleri doldurma çabası içindedir.

    Peki diğer guruplar yapılar nerdedir.

    Suriyede yaşayan Türkler : Halep-lazkiye-humus-hama-rakka-şam ve golan yörelerine dağılmış vaziyetteler orsam raporuna göre 3.5 milyon civarında Türk yaşamaktadır.

    Türkler bu mücadeleler içinde yalnız kalmaktadır.çünkü çarpışan gurupların hemen hepsi gözardı etmekte sindirmeye çalışmaktadır.bu dağınık yapı baas rejimininde işine gelmektedir.Yıllardır yoğun bir araplaştırma politikası uygulanmktadır.

    Türkler dışında önemli nüfusa sahip diğer guruplar Osmanlı döneminde bölgeye yerleşen Ermeniler ve Kafkas göçmeni daha çok çerkezler ve bölgenin en eski halklarından olan Dürziler cebel durz bölgesinde yaşamktadır.

    bunlar dışında Süryaniler,maruniler bir kısım yahudi ve rumda yaşamaktadır.

    Suriye mezhepsel yapısı : % 70 Sünni,% 12 nusayrı,% 10 hristyan,% 3 dürzi,% 2-3 Şii lerden oluşmaktadır.

    Suriyenin Etnik yapısı : % 75 Arap ,% 8-10 Türk,% 7-8 Kürt, Geri kalan nüfus % 5 ermeni,% 2 süryani,% 1 çerkez, ve diğerleri ( maruni-yahudi ıraklı-filistinli mültecilerden oluşmaktadır.

    YanıtlaSil
  9. gundiler kafirlere ölüm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kâfirler olmasaydı, imanın ne güzel bir nimet olduğunun farkında olamazdık.Asıl Müslümanların ve diğer inanışların içlerindeki şirkten,kendi çıkarları için başkalarının yok olması pahasına bu sadece ırk,din,sanat, kültür alanında yok olmaya mahkum edilmesi, bunlar olduktan sonra acaba kendi durumları ne olur meçhul

      Sil
    2. Kâfirler olmasaydı, imanın ne güzel bir nimet olduğunun farkında olamazdık.Asıl Müslümanların ve diğer inanışların içlerindeki şirkten,kendi çıkarları için başkalarının yok olması pahasına bu sadece ırk,din,sanat, kültür alanında yok olmaya mahkum edilmesi, bunlar olduktan sonra acaba kendi durumları ne olur meçhul

      Sil
  10. kafirlere aman vermemek gerekir zira islam düşmanıdırlar.menfeatleri için herşeyi yaparlar .herkesle ittifak kurarlar rahatlarına düşkündürler.bu dünyalık yaşarlar. imansız yaşarlar.

    YanıtlaSil

muzafferbadem@hotmail.com