16 Şubat 2011 Çarşamba

GAZNELİLER (963-1187)



Merkez Gazne olmak üzere, 963 yılında Alp Tekin tarafından kuruldu.

Sebüktegin daha hayatta iken küçük oğlu İsmail'in, tahta çıkmasını kararlaştırmıştı. Ancak yetenekli ve kudretli bir şahsiyete sâhib bulunan büyük oğlu Mahmûd bu kararı dinlemeyerek mücâdeleye girişmiş ve İsmâil'i mağlûb ederek Gazneliler tahtını ele geçirmişti. Mahmûd daha sonra Sâmânî Devleti'nin iç işlerine karıştı. Ayrıca Sâmânîler tarafından tanınmayan Bağdad Abbâsî halîfe el-Kâdir Billâh adına hutbe okuttu.

Halîfe ona Yemîn ed-Devle Emîn el-Mille lâkabını verdi. Diğer tarafdan artık Sâmânî Devleti yıkılmak üzere idi. Nitekim 999 yılında Karahanlılar bu devleti ortadan kaldırdılar. Gazneliler ve Karahanlılar bu devletin topraklarını paylaştılar. Mahmûd, Horasan'da iktidârını sağlamlaştırdıktan sonra Sâmânî Devleti'nin hudud bölgelerini, yani Sistân, Cüzcân, Huttal ve Hârezmi kendi kontrolü altına aldı.

Mahmûd daha sonra bu zamana kadar putperestliğin hâkim olduğu bir bölge olan Gûr'u kontrol altına almağa çalıştı. Buraya birincisi 1011 ve ikincisi 1020'de iki sefer tertiplendi ve bazı mahallî reisler zorla itâat altına alındı. İslâm dîninin esaslarını öğretmek için bölgeye hocalar bırakıldı. Fakat Gûr Gazneliler tarafından alsâ tam olarak itâat altına alınmamış ve İslâm'ın bu bölgede yayılması ağır bir seyir tâkip etmiştir. Sultan Mahmûd Sâmânî Devleti topraklarının büyük bir kısmı üzerinde hâkimiyetini kabul ettirdikten sonra, Hindistan'a seferler yapmağa ve burada İslâm dînini yaymağa başladı. Yeni ve gelişmekte bulunan başkent Gazne'nin kuzey Hindistan ovalarına hâkim yüksek bir yaylanın tepesinde bulunması bu seferlerin yapılmasında büyük kolaylıklar sağlıyordu.


Mahmûd Hindistan'a on yedi sefer yaptı, bu seferler onun saltanatının büyük bir kısmını doldurmuştur. Sultan'ın Hindistan seferlerinin en önemlisi, 1025-6'daki Somnât seferi idi. Bu sefer sonunda kazandığı zaferin yankıları sür'atle İslâm dünyâsında yayıldı ve Sultan Mahmûd'un Sünnî İslâm dünyâsının kahramanı olmasına yardım etti. Abbâsî Halîfesi tarafından sultan ve âilesine yeni şeref unvanları verildi.

Sultan Mahmûd zaman zaman Karahanlılar Devleti ile de savaşmış ve onlara üstünlüğünü kabul ettirmiştir (bk. Karahanlılar kısmı). Hayatının son yıllarında ise Türkmenlerin Amu-Deryâ (Ceyhun)'yı geçerek Horasan'a yerleşmelerine izin vermiş, fakat daha sonra Türkmenlerin bu bölgedeki halkı rahatsız etmeleri üzerine onları mağlûp etmişti. Ancak Türkmenlere Horosan'da yerleşme izni vermesi Gazneliler Devleti için ileride büyük bir tehlike teşkil etmiştir.

Mahmûd batı yönünde de devletini genişletmiş ve Irak'daki Büveyhîleri mahlûp ederek Irak-ı Acem'i kendi imparatorluk sınırları içine katmıştı. Sultan Mahmûd 1030 yılında Gazne'de öldü. Sultan unvanını ilk olarak kullanan hükümdârın Mahmûd olduğu rivâyet edilmiştir. O çağdaşlarının nazarında nasıl şöhretini Hindistan'da İslâm dînini yaymakla kazandı.


Gazneliler, en parlak devrini, ünlü hükümdarları Gazneli Mahmut zamanında yaşamıştı.

  *Gazneli Mahmut , İslamiyet'in koruuculuğunu yapan ilk Türk hükümdarı olmuştur. Bu yüzden Abbasi halifesi kendisine "Sultan" ünvanını vermiştir.

Gazneli Mahmut, Hindistan'a toplam 17 sefer düzenledi.

  *Bu seferler sonucu İslamiyet, Hindistan'da yayıldı. Bu durum ileride, bölgede kurulacak Türk-İslam Devletleri için temel teşkil etti.

Gazneliler döneminde ilk kez İran topraklarına yerleşildi.

1040 tarihinde Gazneliler, Dandanakan Savaşı ile Selçuklulara yenildi.

Gazneliler, 1187 yılında Gurluların isyanı sonunda yıkıldı.

Mes’ud
Sultan Mahmûd’un ölümünden sonra Gazneliler Devleti’nde tekrar taht mücâdelesinin başladığını görüyoruz.Neticede Mes’ûd kardeşi Muhammed’i mağlûp ederek Gazneliler Devleti’nin başına geçti.Muhammed’in gözlerine mil çekilerek hapsedildi. Mes’ûd iyi ve cesur bir askerdi. Ancak şiddete taraftar olması ve içkiye düşkünlüğü sebebiyle devlet idâresinde babası kadar başarılı olamadı.
Sultan Mes’ûd birçok husûsda babasının kuvvetli karakterinden yoksundu. Maiyeti onun keyfî hareket ve avâreliğinden şikâyetçi idiler. Mes’ûd babasının Hindistan’daki başarısını korumakta kararlıydı. Ancak Karahanlılar Ali Tegin ve Selçuklu tehlikesi karşısında buraya babası kadar çok sayıda sefer tertibleyemedi. Yine de 1033′de bir sefer tertibleyerek Sarsûtî veya Sarsâva kalesini zabt etti.
Daha sonra, Selçuklu tehlikesinin artmasına rağmen, 1037-38 kışında Delhi yakınındaki Hansî kalesine yapılan bir seferi bizzat yönetmekte ısrar etti ve bu kaleyi de ele geçirdi. OHindistan’a yaptığı seferlerde başarı kazanmasına rağmen, Selçuklular karşısında büyük bir muvaffakiyet elde edemedi.
Neticede Tuğrul Bey ile Dandânakan’da karşılaştı ve üç gün süren bir savaştan sonra ağır biryenilgiye uğradı (1040). Mes’ûd Selçuklular’a karşı koyamamak korkusu ile ailesinive hazinelerini toplayarak Hindistan’a doğru çekildi. Ancak bu yolculuk sırasında bir ayaklanma sonucu tahttan uzaklaştırılarak kör kardeşi Muhammed ikinci kez tahta çıkarıldı.Mes’ûd ise öldürüldü (1041).

Mevdûd
 Mes’ûd’un oğlu Mevdûd babasının intikamcısı ve taht iddiacısı olarak ortaya çıktı ve mücâdelesinde başarılı oldu. Amcası Muhammed ve taraftarlarını mağlûp ederek Gazneliler Devleti’nin başınageçti (1041). Ancak Mevdûd’da Gazneliler Devleti’nin duraklama devrinin kaderini değiştirecek meziyetlere sâhib değildi.
O gerek Hindliler ile ve gerekse Selçuklular ile mücâdele etti ve Selçuklu akınlarını geçici olarak durdurabildi. Mevdûd komşu devletler ile bir ittifâk meydana getirerek Selçuklular üzerine yürüdüğü bir sırada öldü (1049).
Mevdûd Sonrası ve Devletin Yıkılışı
 Medûd’da sonra kısa sürelerle oğlu II. Mes’ûd ve I. Mes’ûd’un oğlu Ali tahta geçtiler. 1050 yılınınbaşında Gazneliler tahtında Mahmûd’un oğlu Abdurreşîd’i görüyoruz. Fakat 1053 yılında Tuğrul adındaki bir Türk kumandan Abdurreşîd dahil onbir şehzâdeyi öldürerek Gazneliler Devleti’nin başına geçti.
Ancak onun hâkimiyetide çok kısa sürmüş ve yine bir Türk kumandan tarafından öldürülmüştü. Dahasonra Gazneliler tahtına I. Mes’ûd’un oğlu Ferruhzâd geçirildi. Sultan Ferruhzâd Selçuklularile başarıyla mücâdele etmiş ve 1059 yılında ölmüştür. Tahta geçen kardeşi İbrâhîm devrinin en önemli olayı, hiç şüphesiz uzun yıllar devam eden Selçuklu-Gazneli mücâdelesininbir barış ile sona erdirilmesi idi (1059).
Sultan İbrâhîm babasının ve dedesinin zamanındaki Gazneliler Devleti’nin parlaklığını yeniden sağlamaya çalışmış ve bu barış sırasında Selçuklu sultanları ile eşit şartlarla müzâkereye girmişti. Daha sonra iki hânedân arasında evlilik münâsebetleri ile bu barış dahada sağlamlaştırıldı.
Sultan İbrâhîm Hindistan’da bazı kaleler zabtetmiş ve Gûrluların çağrısı üzerine Gûr bölgesini hâkimiyeti altına almıştı. Sikkeleri üzerinde ilk defa sultan unvanı görülen Gazneli hükümdarı İbrâhîm idi. Onun saltanatı kırk yıl sürmüş ve 1099′da ölmüştür.
Sultan İbrâhîm’in yerine oğullarından III: Mes’ûd geçti. Bu hükümdâr devrinde daha çok Hindistân seferi göze çarpıyor. III. Mes’ûd’un 1115 yılında ölümünden sonra, oğlu Şirzâd bir yıl kadar Gazneliler tahtında hüküm sürdü. Daha sonra III.Mes’ûdun oğulları arasında taht mücâdelesinin başladığını ve Gazneli Devleti’nin iç işlerine Selçuklular’ın karıştığını görüyoruz. Şirzâd’dan sonra tahta Arslan-şâh geçti ise de, kardeşi Behrâm-şâh Selçuklu ailesinden Horasan melîki olan Sencer’in yardımını sağlayarak Gazneliler tahtına sâhip oldu (1117). Arslan-şâh önce Hindistan’a geçmiş, sonra Gazneliler tahtı için yeniden mücâdeleye girişmişse de bu uğurda hayatını kaybetmiştir (1118).
Sultan Behrâm-şâh Hindistan’da daha çok isyancılar ile uğraştı. 1134 yılında önceden ödemeyi kararlaştırdığı yıllık 250.000 dinar vergiyi göndermemesi, Selçuklu sultanı Sencer’in Gazne üzerine yürümesine sebep olmuştu. Sultan Sencer Gazne’ye kadar ilerlemiş ve Hindistan’a kaçan Behram-şâh’ı affederek yine Gazneliler Develeti hükümdârıolarak bırakmıştı (1136). Behrâm-şâh devrinin olayları arasında Gaznelilerin Gûrlular ile olan münâsebetleri de dikkati çekmektedir.
Gittikçe kuvvetlenen Gûrlular nihâyet bir intikam vesîlesi ile Gazne şehrini yaktılar (1151). Behrâm-şâh yeniden Gazne’ye hâkim oldu ise de (1152), onun zamanı artık Gazneliler Devleti’nin çöküş içine girdiği bir devre idi. Behrâm-şâh 1157 yılında öldü ve yerine oğlu Hüsrev-şâhgeçti.
Sultan Sencer’in Oğuzlar tarafından esir edilmesinin yarattığı kargaşa (1153-1157) ve Gazneliler’in bu Selçuklu sultanının yardımından mahrûm kalması Gûrluların işine yaramış ve bundan yararlanarak süratle hâkimiyetlerini genişletmişlerdi. Neticede Hüsrev-şâh Gazne’yiterk ederek Lahor şehrine yerleşti. Gazneliler bundan sonra Hindistan’daki toprakları üzerinde hüküm sürebildiler. Hüsrev-şâh 1160′da Lahor’da öldü ve yerine oğlu Hüsrev Melik geçti. Nihayet Gûrlular bir hile ile onu esir ederek Gazneliler Devleti’ne sonverdiler (1186-7).

Gazne’de Bilim, Kültür ve Sanat 

 Gaznelilerin devri kültür bakımından da parlak geçmiştir. Sultan Mahmud ve oğlu Mesud saraylarında devrin en büyük kabiliyetlerini toplamaya çalışmışlar, şairlere hürmet ve sevgi göstermişlerdi. Sultan Mahmud’un sarayında dört yüz şairin bulunduğu rivayet edilmektedir. Edebiyattan başka tarih yazıcılığı da Gaznelilerde çok önem taşımaktaydı.
Sultan Mahmud Harizm’i ele geçirdiği zaman ortaçağın büyük bilim adamlarından Biruni’yi Gazne’ye getirtmişti.
Böylece Biruni Hindistan’a yapılan Gazneli seferlerine katılma şansı buldu. Onun büyük eseri”Tahkik mâli’-Hind” bu şekilde ortaya çıkmıştır. Bu eser Hinduların inanç ve adetlerini tarafsız olarak inceleyen ilk İslami eserdi. Bu eserde Hind din,ilim ve coğrafyası hakkında çok geniş bilgi bulunmaktadır.
Gazneli sultanlar mimari faaliyetleri ile de dikkat çekmişlerdir. Sultan Mahmud ve Mesud dönemi eserlerinden pek azı bugüne kadar gelebilmiştir. Mahmud halkın yararı için çarşı,köprü, su yolu ve kemerleri ile camiler yaptırmıştır. Sultan Mesud’un kendisi de zaten yetenekli bir mimardı ve yaptırdığı bir sarayın planını kendisi çizmişti.
Gazneliler’in Türk veİslâm tarihindeki başlıca rolü, kuzey Hindistan’dan fütühâtına yol açarak İslâm dînine Pencâb’da kuvvetli bir dayanak noktası elde etmesi ve daha sonraki Hindistan fetihlerine bu sûretle sağlam bir zemin hazırlamış olmasıdır. Ayrıca Gazneliler Hind dünyâsı kültürü ile doğrudan doğruya temas kuranlar olarak târîhe geçmişlerdir.
Yıllar sonra PakistanDevleti’nin kurulmasında da birinci derecede etken olmuşlardır. Sultan Mahmûd ve Mes’ûd’un şahsiyetleri ise halkın zihninde büyük Müslüman ve halk kahramanları olarak yerleşmişti. Mahmûd daha sonraki İran edebiyâtında da meşhûr bir şahıs,adâlet ve insâf timsâli bir hükümdâr olarak yer almıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

muzafferbadem@hotmail.com