20 Kasım 2011 Pazar

Atina Şehrinin Yapısı ve Görünümü

Atina'da Omonia Meydanı
Ortadoğu'dan bakıldığında Atina ilk Avrupa kentidir. Avrupa'dan bakıldığında ise Batı'dan Doğu'ya geçişin ilk belirtisidir. Ama Atina'yı Doğu ile Batı'nın bir karışımı olarak değerlendirmek de yanlıştır. Atina kendine özgü tarihiyle bir Yunan kentidir. Atina'nın nüfusu 1830'lardan sonra gözle görülür biçimde arttı. 1920'lerde Anadolu'dan gelen göçmenler, daha sonra da II. Dünya Savaşı ile 1946-49 arasındaki iç savaş sırasında kırsal bölgelerden kente akın, bu artışı hızlandırdı. 1960'lara gelindiğinde Atina büyük ve kozmopolit bir kent görünümüne bürünmüştü. Halkın çoğunluğu Ortodoks mezhebine bağlıdır. Atina'daki ruhani meclisçe yönetilen Yunan Ortodoks Kilisesi, Yunan dilinin, geleneklerinin ve edebiyatının canlı tutulmasında başlıca rolü oynayan kurumlardan biridir.

Atina, Yunan Bağımsızlık Savaşı sırasında tümüyle boşaltılmıştı. 1833'te yalnızca Akropolis'in kuzeyindeki küçük, dağınık evlerde 4 bin dolayında Atinalı vardı. Bavyera'dan Yunanistan'a kral olarak getirilen 18 yaşındaki Otho, kentin iki katlı tek taş yapısında oturmak zorunda kalmıştı. Otho Alman mimarlara bir saray yaptırdı. Sarayın aşağısında geniş bir bahçe alan (Sintagma Meydanı) düzenlendi. Victoria dönemi Londra'sında egemen olan mimarlık üslubunda binalar yapıldı. Buna Atina'da Otho üslubu denmektedir. Bu dönemde yeni başkentin yıllık büyüme hızı yüzde 7'ye ulaştı. Nüfusu 1907'de 167,479 oldu. Omonia Meydanı'nın açılmasını, Atina-Pire demiryolunun yapımı izledi. Sarayın Alman mimarlarının yaptıkları Atina Akademisi, Atina Üniversitesi ve Ulusal Kitaplık binaları Yunan Canlandırmacılığı üslubundadır.

Atina'nın düzenli gelişimi 1920'lerde Türkiye'yle Yunanistan arasındaki Ahali Mübadelesi'yle altüst oldu. 1 milyonu aşkın Rum Anadolu'dan Yunanistan'a göç etti. Yeni gelenler Atina ve Pire'nin çevresinde gecekondu bölgeleri oluşturdular. Nüfusu 473 binden 718 bine çıkan kent güneyde Pire'ye, kuzeyde Kifisia köyüne doğru büyümeye başladı. 1940'larda Alman işgali sırasında kent bakımsız ve harap kaldı. Pek çok kişi açlıktan öldü. İşgalin sona ermesiyle başlayan iç savaş boyunca da kentin bu durumu sürdü.

1950'lerde Atina'da bir inşaat patlaması baş gösterdi. Rasgele yapılan apartmanlar kentin görünümünü önemli ölçüde değiştirdi. Bir anayol şebekesi düzenlendi, açık alanlar neredeyse tümüyle ortadan kalktı. Eskiden kentin dışında kalan Likavittos Tepesi, kentin bir parçası oldu. Kent deniz yönüne doğru büyüyerek Pire'yle birleşti. Nazım plan, büyüme hızına uygun olarak birkaç kez genişletildi ve kent merkezindeki arsa fiyatlarında büyük artışlar oldu. Trafik sıkışıklığı önemli ölçüde arttı. Marathon'daki yapay göl kentin su gereksinimini karşılamaya yetmeyince, Mornos Nehrine bir baraj yapıldı. Atina'nın hızlı değişimine karşın, 1931-60 arasında bütünüyle onarılan antik Agora ile çevresindeki caddelerde ve Akropolis'in kuzeyinde yer alan Plaka'da hala eski kentten izler bulmak olasıdır.


YUNANİSTAN (Greece) ANA SAYFA

 











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

muzafferbadem@hotmail.com