Pek çalışmayan limanı ile küçük bir şehre dönüşen Gazze, 1516'de Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında Osmanlı topraklarına katıldı.
Osmanlı Ordusu, kendisine karşı gelişen küçük ölçekli bir kalkışmayı hızlı ve etkili bir biçimde bastırdı, ve yerel halk Osmanlıları da Ehl-i Sünnet oldukları için benimsedi.
Şehir, Şam Eyaletine bağlı Gazze Sancağının merkezi yapıldı.
Rıdvanlar, Vali Rıdvan Paşa'dan sonra böyle anıldılar.
Rıdvan Ailesi, Gazze'yi yöneten ilk aile oldu ve takip eden yüzyıl boyunca şehri yönetmeye devam ettiler.
Rıdvan ailesinin yaşam hikayelerinde bir açıklama bulunmamasına rağmen, bu ailenin Gazze'yi memleketleri kabul ettiği ve kendi aile kasırları (Bahçe Kasrı) için uygun gördükleri aşikardır.
Rıdvan ailesinden Hüseyin Paşa 17. yüzyılda Gazze'nin yönetimini ailenin tekeline aldı.
Onun yönetimi Gazze açısından huzur ve refah doluydu ve şehirdeki ahali ve çevrede yerleşmiş bedeviler arasındaki çatışmaları oldukça azaltmış olması açısından itibarı çok yüksekti.
1649 tarihinde Gazze'yi ziyaret eden Evliya Çelebi şehirde; 11 cami, 2 hamam, 600 dükkân ve 1300 ev bulunduğunu Seyahatname ismindeki eserinde belirtmiştir.
1660'ta Gazze, şehrin hızlı kalkınmasını ifade edecek şekilde Filistin'in başkenti olarak düzenlendi.
Bir yandan hamamlar ve pazar yerleri büyütülürken, Büyük Camii onarıldı ve altı tane cami yapıldı.
Osmanlı merkez yönetimi, bu aileyi görevden almak için Hac kervanını koruyamadığı şikayetlerini bahane olarak kullandı.
Hüseyin'in veliahtının ölümünden sonra Osmanlı merkez yönetimi Rıdvan ailesinin dışından birini atadı. Rıdvanların dönemi Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde Gazze'nin son altın çağı olarak kabul edilir ve onlar yönetimden uzaklaştırıldıktan sonra Gazze'nin canlılığı sönmeye başladı.
Gazze 1799'da Napoleon Bonaparte komutasındaki Fransız Ordusu tarafından işgal edildi.
Ancak aynı yıl Akka Kuşatması'nda Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusunu yenemeyince şehri boşaltmak zorunda kaldı.
1800'lerin başından itibaren Gazze komşu Mısır tarafından kültürel olarak yönlendirildi.
1832'de Kavalalı Mehmet Ali Paşa Gazze'yi ve Filistin'in çoğunu ele geçirdi.
Amerikalı akademisyen Edward Robinson 1838'de ziyaret ettiği Gazze'yi, şehir merkezi bir tepenin üstünde, kenar mahalleleri bu tepenin çevresinde yer almak üzere Kudüs'ten daha büyük ve çok kalabalık bir şehir olarak tanımlamaktadır.
Takip eden yıllarda Gazze limanı işlevsizleşti ne var ki şehir sabun üretimi ve Bedevilerle keten ticareti ile olduğu kadar Mısır ve Suriye arasında kervan yolu üzerinde olması nedeniyle ticaret ve pazardan yararlandı.
Robinson sürekli çatışma ve yerleşime bağlı olarak, Gazze'deki bütün tarihi ve antik dönem izlerinin kaybolduğunu da belirtiyordu.
1839'da veba bir kez daha şehri vurdu ve şehir siyasal ve ekonomik düzen açısından tam anlamıyla bir belirsizliğin içine düştü.
1840'ta Mısır ve Osmanlı orduları Gazze'nin hemen dışında Osmanlıların zaferiyle biten ve Mısır'ın Filistin üzerindeki hakimiyetini bitiren bir savaş yaptılar.
Şehir tam vebadan dolayı yaralarını saracakken savaşlar şehre daha fazla ölüm ve yıkım getirdi.
Osmanlı Ordusu, kendisine karşı gelişen küçük ölçekli bir kalkışmayı hızlı ve etkili bir biçimde bastırdı, ve yerel halk Osmanlıları da Ehl-i Sünnet oldukları için benimsedi.
Şehir, Şam Eyaletine bağlı Gazze Sancağının merkezi yapıldı.
Rıdvanlar, Vali Rıdvan Paşa'dan sonra böyle anıldılar.
Rıdvan Ailesi, Gazze'yi yöneten ilk aile oldu ve takip eden yüzyıl boyunca şehri yönetmeye devam ettiler.
Rıdvan ailesinin yaşam hikayelerinde bir açıklama bulunmamasına rağmen, bu ailenin Gazze'yi memleketleri kabul ettiği ve kendi aile kasırları (Bahçe Kasrı) için uygun gördükleri aşikardır.
Rıdvan ailesinden Hüseyin Paşa 17. yüzyılda Gazze'nin yönetimini ailenin tekeline aldı.
Onun yönetimi Gazze açısından huzur ve refah doluydu ve şehirdeki ahali ve çevrede yerleşmiş bedeviler arasındaki çatışmaları oldukça azaltmış olması açısından itibarı çok yüksekti.
1649 tarihinde Gazze'yi ziyaret eden Evliya Çelebi şehirde; 11 cami, 2 hamam, 600 dükkân ve 1300 ev bulunduğunu Seyahatname ismindeki eserinde belirtmiştir.
1660'ta Gazze, şehrin hızlı kalkınmasını ifade edecek şekilde Filistin'in başkenti olarak düzenlendi.
Bir yandan hamamlar ve pazar yerleri büyütülürken, Büyük Camii onarıldı ve altı tane cami yapıldı.
Osmanlı merkez yönetimi, bu aileyi görevden almak için Hac kervanını koruyamadığı şikayetlerini bahane olarak kullandı.
Hüseyin'in veliahtının ölümünden sonra Osmanlı merkez yönetimi Rıdvan ailesinin dışından birini atadı. Rıdvanların dönemi Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde Gazze'nin son altın çağı olarak kabul edilir ve onlar yönetimden uzaklaştırıldıktan sonra Gazze'nin canlılığı sönmeye başladı.
Gazze 1799'da Napoleon Bonaparte komutasındaki Fransız Ordusu tarafından işgal edildi.
Ancak aynı yıl Akka Kuşatması'nda Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusunu yenemeyince şehri boşaltmak zorunda kaldı.
1800'lerin başından itibaren Gazze komşu Mısır tarafından kültürel olarak yönlendirildi.
1832'de Kavalalı Mehmet Ali Paşa Gazze'yi ve Filistin'in çoğunu ele geçirdi.
Amerikalı akademisyen Edward Robinson 1838'de ziyaret ettiği Gazze'yi, şehir merkezi bir tepenin üstünde, kenar mahalleleri bu tepenin çevresinde yer almak üzere Kudüs'ten daha büyük ve çok kalabalık bir şehir olarak tanımlamaktadır.
Takip eden yıllarda Gazze limanı işlevsizleşti ne var ki şehir sabun üretimi ve Bedevilerle keten ticareti ile olduğu kadar Mısır ve Suriye arasında kervan yolu üzerinde olması nedeniyle ticaret ve pazardan yararlandı.
Robinson sürekli çatışma ve yerleşime bağlı olarak, Gazze'deki bütün tarihi ve antik dönem izlerinin kaybolduğunu da belirtiyordu.
1839'da veba bir kez daha şehri vurdu ve şehir siyasal ve ekonomik düzen açısından tam anlamıyla bir belirsizliğin içine düştü.
1840'ta Mısır ve Osmanlı orduları Gazze'nin hemen dışında Osmanlıların zaferiyle biten ve Mısır'ın Filistin üzerindeki hakimiyetini bitiren bir savaş yaptılar.
Şehir tam vebadan dolayı yaralarını saracakken savaşlar şehre daha fazla ölüm ve yıkım getirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
muzafferbadem@hotmail.com