15 Şubat 2011 Salı

Türkiye-İran Siyasi İlişkileri




Türkiye ile İran arasında tarihten gelen yakın komşuluk ilişkileri mevcuttur. İyi düzeydeki siyasi ilişkilerimiz, son dönemde artan ticari ve ekonomik ilişkilerimizle pekişmektedir. İki ülke arasındaki ilişkilerin diğer önemli bir boyutunu terörle mücadele bağlamında güvenlik alanında işbirliği oluşturmaktadır. İran’la uyuşturucu ile mücadeleden kültürel işbirliğine kadar geniş bir sahada yoğun temas içinde bulunulmaktadır.

Son yıllarda iki ülke arasında gelişen ilişkilerde, artan sayıda gerçekleştirilen üst düzey ziyaretlerin büyük etkisi olmuştur. Sayın Başbakanımızın 26-28 Ekim 2009 tarihlerinde İran’a gerçekleştirdiği resmi ziyaret ikili ilişkilerimizde katedilen mesafenin bir göstergesidir. Sayın Başbakanımız son olarak nükleer yakıt değişimine ilişkin ülkemiz, Brezilya ve İran arasında imzalanan Ortak Bildiri vesilesiyle 17 Mayıs 2010 tarihinde Tahran’a gitmiştir. Öte yandan, 14-15 Ağustos 2008 tarihlerinde ülkemize bir çalışma ziyaretinde bulunan İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, ayrıca 9 Kasım 2009 tarihinde İSEDAK Zirvesi ve 8 Haziran 2010 tarihinde Asya’da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı (CICA) Zirvesi vesileleriyle de ülkemize gelmiştir.

Ortadoğu’nun nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge olması gerektiğini savunan ülkemiz, İran’ın, barışçıl maksatlarla nükleer enerji üretme ve kullanma hakkını sorgulamamakla birlikte, nükleer silah geliştirmesine karşı olacaktır. İran’ın nükleer programına dair soruna barışçıl çözüm bulunması bölgemizin, ekonomik ve ticari alanlar dahil, olumlu yönde değişimine katkıda bulunacaktır. Türkiye çevresindeki gerginliklerden doğrudan etkilendiğinden, bölgesinde ilave çatışmalar istememektedir. Bu anlayışla, 17 Mayıs 2010 tarihinde Tahran’da Türkiye, İran ve Brezilya arasında imzalanan Ortak Bildiri, İran’ın nükleer programına dair soruna barışçıl çözüm bulunması yolunu açabilecek olumlu bir adımı teşkil etmiştir. Esasen, BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a ilave yaptırımlar öngören 1929 sayılı kararına dair “hayır” oyumuz diplomatik kanalın açık tutulması ve Tahran Ortak Bildirisi’nin yarattığını fırsatın korunması arzumuzun sonucudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

muzafferbadem@hotmail.com