7 Ocak 2013 Pazartesi

Filistin'de İşgalin Gölgesinde Ekonomik Gelişmeler

İsrail hükümeti ve Filistinliler, Filistin bölgesi ve İsrail arasında malların dolaşımının da dahil olduğu ekonomik ilişkileri düzenleyen, “Paris Protokolü”nü Nisan 1994’te imzaladılar. 
Ancak, İsrail’in uyguladığı yeni güvenlik tedbirleri kapsamında seyahat özgürlüğünün büyük ölçüde kısıtlanması ekonomik faaliyetlerin önüne bir engel olarak çıktı.
Filistin Yönetimi’nin 1998’de, ilk üç yıllık Filistin Kalkınma Planı’nı sunması bir dönüm noktasıydı. Ancak, küçük ve açık bir ekonomi ve sınırlı doğal kaynaklara sahip Filistin bölgesi, uzun vadeli kalkınma için ithalat faaliyetine ve insan gücüne dayanmaktaydı. 
Dolayısıyla, Batı Şeria ve Gazze Şeridi, Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve komşu ülkeler ile yapılan serbest ticaret anlaşmalarından yararlanabilmek ve istihdam beklentilerini geliştirmek için, ticaret altyapısının gelişmesine ve İsrail’in kontrolü altındaki sınır geçişlerinden bölgesel pazarlara daha serbest erişime ihtiyaç duyuyordu. 
Daha fazla ihracat inşaat ve pek çok hizmet sektörü gibi ihracat ile doğrudan ilgisi olmayan ekonomik etkinlikleri de büyüteceğini düşünülüyordu. Siyasi istikrar ve daha özgür hareket olanağı sayesinde turizm alanında kültürel varlıklardan  daha fazla yararlanılacağı öngörülüyordu.
İkinci intifada (El-Aksa), Eylül 2000’de başlayana kadar, Filistin ekonomisi, kriz sebebi ile girdiği darboğaza üç yıllık bir çabanın ardından nihayet atlatmıştı. Filistin Merkez İstatistik Bürosu’nun çalışmaları barış sürecinin başlangıcından beri, iş gücü katılımında devamlı bir artış ve toplam işsizlik oranında da, en azından 2000’in son çeyreğinden beri bir düşüş olduğunu gösteriyordu. Daha sonra, yükselen siyasi kriz ve artan sınır kapatmaları nedeniyle bu iki gidişat da tersine döndü. Kriz, topluluğun ilgisini kalkınma projelerinden uzaklaştırdı.
İşgal altındaki Filistin topraklarında devam eden çatışmalar ve sınırları kapatma politikasının sosyal ve ekonomik etkisi üzerine Birleşmiş Milletler Özel Koordinatörü’nün 2001 raporunda, sınır kapatmaların, bölge içi hareket kısıtlamalarının ve uluslararası kısıtlamaların, işgalin 1967’de başlamasından bu yana uygulanan en katı önlem olduğu belirtildi. Özel Koordinatör, Filistin Merkez İstatistik Bürosu tarafından yürütülen bir alan çalışmasından alıntı yaparak “Ortalama doğrudan ekonomik kayıpların Ekim-Kasım 2000 üretiminin yüzde 50,7’si kadar olduğunu” belirtti.
Dünya Bankası’nın desteği ile seferber olan yabancı bağışçılar, Filistin Yönetimi’ne bütçe desteği vermek için harekete geçti ve Filistin ekonomisi 2002’de dibe vurma noktasına geldikten sonra, 2003’te toparlanmaya başladı. GSMH’nin 1999 seviyesini geçerek, 2005’te yüzde 5 oranında büyüdüğü hesaplandı. Ancak, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD)’nın Temmuz 2006 raporuna göre, 2002-2005 büyümesinin çoğu, temel olarak bağış fonları olan yaklaşık 1,3 milyar ABD dolarlık ya da yıllık GDP’nin üçte birine denk gelen net cari transferler sayesinde yaşandı.
2006 yılı başında yapılan Filistin meclis seçimleri Filistin ekonomisi ve siyasi yaşamı adına bir dönüm noktası oldu. 
Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği gibi belli başlı dış bağışçılar Hamas tarafından yönetilecek bir hükümetle anlaşmaya varmayacaklarını ve Filistin Yönetimi Hükümeti İsrail’i tanıyana, şiddeti durdurana ve zaten imzalanmış olan anlaşmalara uyana kadar Filistin Yönetimi’ne verdikleri finansal ve ekonomik desteği geri çekeceklerini bildirdiler. 
Aynı zamanda, İsrail, Filistin’e dış ticaret ve İsrail’de çalışan işçilerin maaşlarından alınan gümrük ve gelir vergisi gelirlerini Filistin yönetimine ödemeyi durdurdu.
Filistin halkı için şiddetli ekonomik sonuçlar doğuran bir siyasi çıkmaza girildi. Yoksulluk oranı artışta ve gıda arzı ise düşüşteydi.
Filistin mallarının, işçilerin, iş adamlarının ve resmi görevlilerin hareketlerindeki kısıtlamalar artırıldı. Eylül 2006’da, nakit sıkıntısı çeken Filistin Yönetimi tarafından maaşlarının ödenmemesini protesto eden kamu sektörü çalışanları grevler başlattı. 
Birleşmiş Milletler durumdan duyduğu endişeyi ve yaklaşan insani krize karşı uluslararası topluluğa uyarıda bulundu (bkz. Bölüm 9). Orta Doğu Dörtlüsü, istikrarsızlığın daha da kötüye gitmesini önlemek için Haziran 2006’da fonların, Filistin Yönetimi’nden geçmeden, doğrudan Filistinlilere ve Filistin kuruluşlarına aktarılmasına izin veren “Geçici Uluslararası Mekanizma” konusunda bir anlaşmayı hayata geçirdi.
Filistin halkına destek konusunda UNCTAD tarafından açıklanan Temmuz 2006 raporunda, “işgal altındaki Filistin bölgesinin ekonomisinin gelişme umutları, bugün görülmemiş sorunlarla karşılaşıyor” denildi ve şöyle devam edildi:
“İşgal sonrası dönemde, İsrail ile barış içinde var olacak bir Filistin Devleti’nin varlığını sürdürebilmesi için olmazsa olmaz şartlardan birini teşkil eden canlı bir Filistin ekonomisinin oluşumu zorluklarla karşı karşıya kalıyor. 
Yeni Filistin Yönetimi Yasama Meclisi seçimlerini takiben uluslararası yardımlara getirilen kısıtlamalar ve hayati öneme sahip sosyal hizmetler dahil merkezi hükümet tarafindan verilen hizmetlerin neredeyse çökme noktasına gelmesi 1993’ten bu yana İsrail-Filistin barışı konusunda elde edilen ilerlemelerin sürekli kılınmasını  gittikçe zorlaştırıyor.”
UNCTAD raporunda şu sonuca varılıyordu: “İsrail işgali altında ortaya çıkan bu elverişsiz bağımlılık hali Filistin ekonomisinin sürdürülebilir gelişim ihtimalini tehlikeye atmaktan başka bir sonuç yaratmıyor.”
Dünya Bankası, 2006 yılı sonunda GSMH’nın kişi başına yüzde 5 ila 10 arasında düştüğünü belirledi. Böylece İkinci İntifada’nın sona ermesinin takip eden üç yıl içinde elde edilen ekonomik kazançların da kaybedilmiş olduğu görüldü. 
Ancak, Dünya Bankası, Geçici Uluslararası Mekanizma aracılığı ile yapılan doğrudan destek ve diğer bağış miktarlarındaki artışın ekonomiyi ayakta tuttuğunu söyledi. Acil ve insani yardım da 2006’da artarken, kalkınma yardımında düşüş yaşadı. 
 Banka, bağışçı yardımlarındaki artışın, İsrail’in dondurmaya devam ettiği yaklaşık 360 milyar dolarlık Filistin Yönetimi’ne ait gümrük ve vergi gelirlerinin etkisini dengeleyemediğini söyledi. 
2007’nin başına kadar Filistin ekonomisi “yalnızca uluslararası yardımın muhtemel çöküşü önlediği bir bunalımın eşiğindeydi”.

FİLİSTİN İLE İLGİLİ DİĞER BİLGİLER İÇİN TIKLAYINIZ....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

muzafferbadem@hotmail.com