Hacı Emin El-Hüseyni, 1. Dünya Savaşı Başında Osmanlı Subayı Üniformasıyla
Çanakkale'yi ondan dinleyinTanınmış tarihçilerimizden Ertuğrul Düzdağ, Ali Ulvi Kurucu hocanın hatıratında Hacı Emin el-Hüseyni'den uzun uzadıya bahsettiğini ifade etti.
Kurucu hoca'nın hatıratının kendisinde bulunduğunu belirten Düzdağ, el-Hüsyeni'nin hayatı hakkında Kurucu hoca'ya şunları söylediği belirtti:
"Efendim ben 27 yaşındaydım. Gönüllü olarak Osmanlı ordusuna katıldım. Çanakkale'de bulundum. Cephede bize talimler yaptırdılar. Benim gibi uzaktan, kırımdan, Dağıstan'dan, Kafkasya'dan gelen gönüllüler vardı." Ali Ulvi Kurucu şu şekilde devam ediyor:
"Hacı Emin El- Hüseyni ile daha sonraları muhtelif zamanlarda beş-altı defa görüştük.1962 yılında Mekke-i Mükerreme'de kurulan Rabıtatü'l el-Alemiyye teşkilatına kurucu üye olarak katılmıştır. Toplantılar için Medine-i Münevvere'ye geldiklerinde Sait Şamil ile birlikte Medine-i Münevvere'ye uğrarlardı. Bizde kendisini ziyaret ederdik. Müftü efendi daima Türkiye için dualar eder; "Türkiye'yi ben de sizin kadar takip ediyorum, Türkiye dua almış bir beldedir" derdi. Hatta bir keresinde Şeyh Şamil'in torunu Sait Bey'e şunları söyledi:
"Sait Bey bu sözüme dikkat edin ben söylemiyorum Allah söyletiyor. Türkiye bozulmakta müslüman dünyasına örnek oldu, düzelmekte de örnek olacak inşaallah" demişti. Hacı Emin el-Hüseyni sonra şöyle demişti: "Müslüman dünyasının başına gelen Osmanlı devletinin bedduasıdır. Biz müslümanlar bilhassa araplar masum ve mazlum Osmanlı Devleti'nin bedduasına uğradık.Babasının bedduasını alan bir evlat gibi. Başımıza gelen felaketler bu yüzdendir" demiş. Yine Hüseyni anlatmaya devam ediyor; " Bir keresinde devletler arasındaki kongrelerden birinde idik. Bir Cezayir'li ile bir Tunus'luyu kendi aralarında konuşurlarken gördük. Fransızca konuşuyorlardı. Kendilerini şöyle dedim;"Yahu ben yanınızda Filistin müftüsüyüm, sizler iki arapsınız. Toplantımız arap devletlerinin meslelerinin görüşüldüğü toplantıdır. Amam siz Fransızca konuşuyorsunuz, bu nasıl iş? Hocam mazur görün bizim kültürümüz Fransızca'dır. Arapça avam lisanını konuşabiliyoruz fakat derin mevzuuları ifadeye arapçamız kafi gelmiyor.Böyle yetişmişiz. Müftü soruyor "Fransa sizin ülkelerinizde ne kadar kaldı? Yüz sene kadar. Peki Osmanlı ne kadar kaldı? 400 seneden fazla. Acaba sizin dedeleriniz babalarınız sizin böyle Fransızca bildiğiniz gibi Türkçe bilirler mi, Hayır. Onun üzerine müftü Osmanlı'nın sömürgeci olmadığını şu sözleriyle anlatıyor: "Yahu adamlar 100 senede size anadilinizi unutturmuş. Kendi lisanıyla konuşmaya mecbur hale getirmiş de Osmanlı 400 senede sana kendi dilini konuşmaya mecbur etmemiş. Üstelik kendi gençlerine arapça öğretip sizin beldelerinize vali, kaymakam kadı diye göndermiş. Bu devlet mi istilacı?
Eygi: Filistin davası aslına dönüyor
Mehmet Şevket Eygi: "Kendisiyle Mekke'de görüşmüştüm. Çok güzel Türkçe konuşuyordu. Onun hayatı filmlere konu olacak maceradır. Filistin hareketi bir sarıklı ile başladı, şimdi tekrar İslam'a doğru yöneliyor. O evrensel bir müslümandı. Hadiseyi sadece Filistin milliyetçiliği açısından ele almazdı. Türk olduğunu söyleyemeyeceğim ama Arap'a da benzemiyordu. Kumral ve mavi gözlüydü. Ten rengi çok açıktı.
Özdemir: Teşkilat-ı Mahsusa'ya çalıştı
Mehmet Niyazi Özdemir: "Teşkilat-ı Mahsusa'yı biz yanlış biliyoruz. Bu teşkilat 1913'e kadar tüm dünyadaki müslümanların gönüllü iştirak ettikleri bir kuruluştur. İçinde çok arap vardı.
Önemli isimlerden bazıları:
Hindistanlı Şekip Aslan, Şerif El- Tunusi, Abdurrahim Çalış, Mevlana Muhammed, Said-i Nursi, Abdullah Tarzi, Mevlana Muhammed ve Hacı Emin-El Hüseyni " bunlar arasından bazıları.
Ali Ulvi Kurucu'nun hatıratında yer alanlar doğrudur.
'Filistin sorununu dünyaya duyurdu'
Ömer Rıza Doğrul, Hacı Emin el-Hüseyni hakkında şunları söylemektedir: "Hayatta her ne yapmışsa memleketini kurtarmak için yapmış, bütün Arap alemini memleketi için kalkındırmış, bütün İslâm alemini ayaklandırmış olan bu adam, Filistin davasını bir mahalli dava olmaktan çıkararak ona alemşümul bir mahiyet vermişti.
Vatanseverlik, milletseverlik, hakikatseverlik, velhasıl insanları tehyiç edebilecek ne kadar sevgi varsa hepsini kendi lehine ve Filistin lehine tehyiç etmeğe muvaffak olduğu en büyük eserdir."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
muzafferbadem@hotmail.com